Norveçli yazar Per Petterson; hayatta aradığını bulamamış, hep bocalamış Arvid’in hikâyesini anlatıyor Lanet Olsun Zaman Nehri’nde. Arvid, hızla akıp giden zaman nehrinin bir yerinde durup nehri tersine akıtırcasına bizi geçmişe götürüyor. Kitap boyunca Arvid ile annesi arasında çocuklukta başlayıp yetişkinlikte daha da derinleşen uçuruma tanıklık ediyoruz. Adını Çinli devrimci Mao Zedung’un, köyüne dönüşünü anlattığı şiirden alan roman, Arvid’in geçmişiyle yüzleşmesini konu alıyor genel olarak.
“İkimiz nehrin iki kıyısında kalmış, bu geniş mesafe üzerinden birbirimize seslerimizi duyuramamıştık.”
Boşanma aşamasında olduğu bir dönemde, annesinin mide kanserine yakalandığını öğrenen Arvid, geçmişteki anılarına dönüp mesafeli aile ilişkilerini, ailedeki yerini, hayallerinden vazgeçişini sorguluyor. Bir çocukla ailesi, özellikle annesi arasındaki ilişkinin ne denli önemli olduğunu, tıpkı At Çalmaya Gidiyoruz’da olduğu gibi kendine has ve sakin üslubuyla anlatıyor Per Petterson.
“Zaman arkamdan geçip gitmiş, ben dönüp bakmamıştım; bu kötüydü, çok kötü…”
Petterson, kendi üslubunu yakalayarak okuru etkilemeyi başaran bir yazar. Onun kitaplarını okurken asla yorulmuyorsunuz. Kitabının konusu ne kadar sarsıcı olsa da o bunu ilginç bir sakinlikle anlatıyor. Konunun ağırlığıyla, sakin anlatımını bütünleştirerek okurun rahat bir okuma yapmasını sağlıyor.
“Zamanın dışında bir adamdım ben. Ya da karakterimde bir kusur, temelinde her geçen sene büyüyen bir çatlak vardı.”
Lanet Olsun Zaman Nehrine; aile dinamikleri, geçmişin şimdi üzerinde kurduğu barikatlar, yalnızlık, pişmanlık ve sevgisizlik üzerine yazılmış etkileyici bir roman. Norveçli yazar, kendine özgü sakin üslubunun içine sakladığı sarsıcılığı, kitabın sonunda öne çıkarıyor en çok. Kitabın son paragrafıyla okuru kendisinden çekip Arvid’in iç dünyasıyla daha fazla bütünleştirerek, kitabı unutulmaz kılıyor.
“Bir-iki dakika durup kalkacak mı diye bekledim ama kalkmadı. Geriye emekleyip tepeye dayandım ve gözlerimi sıkıca yumarak konsantre olmaya çalıştım. Çok önemli, çok özel bir şey arıyordum ama ne kadar çabalarsam çabalayayım bulamadım. Kurumuş sahil otlarından bir tutam koparıp ağzıma tıktım ve çiğnemeye başladım. Serttiler, dilimi kestiler ama biraz daha aldım, bir avuç dolusunu ağzıma attım ve annemin ayağa kalkıp bana gelmesini beklerken çiğnedim, çiğnedim.”
Yakınımızda sandığımız insanların, aslında bize ne kadar uzak olabileceğini, aile içindeki sevgi ve şefkat eksikliğinin üzerimizde bıraktığı hasarları hatırlatan bu romanın, okuyan herkese şu soruyu sorduracağını düşünüyorum: Bir annenin ölümünü kabullenmek mi, yoksa hayattayken ölü gibi davranmasını kabullenmek mi daha zordur?
Unutmayalım ki geçmişi şimdiyle telafi etme imkânı daima elimizde. Tabii iş işten geçmeden!
Lanet Olsun Zaman Nehrine/ Per Petterson
Metis Yayınları
Çeviri: Aslı Biçen
Sayfa Sayısı: 184