VE BENİM GÖZLERİM KURAK
Nereye baksam yalnızlığımı, nereye baksam sensizliği, nereye baksam sessizliği ve nereye baksam kasveti görüyorum.
Oysa bir zamanlar, güneşten önce gözlerin doğar dı bu şehre.
Bir bahar sabahı, gül yaprağına düşen çiy damlası gibi, bakışların düşerdi sabaha. Ve sabah, üşümüşlüğünü ısıtırdı gözlerinde ,gözlerin aydınlatır, gözlerin ısıtırdı bu şehri, ve muhteşem bir güzelliğin abidesi olurdu bu şehir.
Herşey seninle güzeldi. Alsancak’ta meyhanelerde, rakıyı yudumlamak bile seninle güzeldi. Severdin roman havalarını, dayanamaz çıkar raksederdin doyasıya. Tüm hayran bakışlar senin üzerinde gezinirken, ben kıskançlıktan dudaklarımı kanatırdım.
Kordon…. ahh o Kordon…..
Bu şehre gelipte Kordon’da gezmeyen insan yoktur. Ay ışığında yıkanırken gece, Kordon da nasibini alırdı güzelliğinden. Karşıyaka’ya bakıp “körfezin incisi” demiştin, ne güzel bakıyordun öyle, ben sadece ışıkları görüyordum sen incileri. Sen güzelleştiriyordun, gözlerin, bakışların güzelleştiriyordu bu şehri.
Sensizliğe çıkan tüm ihtimallerin kapalı olduğunu sandığım bu şehir, bir eylül sabahı, hem kendini, hem beni sensizliğe mahkum etti.
Öksüzdük, yalnızdık, hüzün yağıyordu, eylül yağıyordu şehre.
Şimdi, her şeyi bırakıp arkamda, uzaklaşmak, gecenin en zifiri sotasında saklanmak istiyorum, bir daha geri dönmek istemiyorum.
Artık, ayak izlerimin bile yabancısı olduğum bu şehir, eylül’ün hüznünü taşıyor ve benim gözlerim kurak.
Burhan Karacan