• Destek
  • Üye Ol
  • Yazar Girişi
  • Abone Ol
0 553 423 00 17 kibelekulturs@gmail.com
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
No Result
View All Result
Home Deneme

Boş Duvar / Serhat Yahyaoğlu

iremin_kitapdunyasi by iremin_kitapdunyasi
11 Eylül 2025
in Deneme
0
Boş Duvar / Serhat Yahyaoğlu
0
SHARES
4
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter

Bazen insan yaşadığı korkunç olayların ardından oturup boşluğa bakar durur. Ağlamak, ahlanmak ve ağıt yakma aşaması geçilmiştir. Ve insan bu dehşetli durumda donup kalır, öylece bakar durur. Artık ne söylenecek söz vardır, ne de birilerinden hesap sorulacak bir durum.

 

Yanlışlar yapıldıktan sonra belki doğrular geri gelir, belki gelmez. Arada kurban edilenler dönülmez akşamın ufkunda bir bir karanlığa uçup gider. Üstelik yanlışlar sürekli bir hal almışsa; bu bir yanlış değildir. Bir tercihtir. İşte o tercihlerde hatalar hiçbir zaman düzeltilmez. Öylece kalır.

 

Yemeden içmeden günlerce boş bir duvara bakan insanlar, o yalnızlıklarında iç dünyalarıyla hesaplaşır. Giden canlar, giden eş dost akraba, çoluk çocuk… Hem de öylesine basit hatalardan, birilerinin görevini yapmıyor oluşundan. Hesap verilmeyen bir düzenin hesapsız gücünde ezilenlerin kaderi sanki. Günlerce ‘beni koruyun’ diye feryat eden kadınları, acımasız bir cehalete teslim edişimiz hali pür melalimiz işte.

 

Bilenler, bildiklerini bilmemezliğe getirip sadece senin gözyaşlarına yalancı bir teselli verir. Çoğu zaman o da olmaz. Acı gelir, yıkar, döker, öldürür sonraki gün yeni bir güne uyanır ölme sırası gelmeyenler.

 

Suçlanır insan, fındık kabuğuna dolmayacak şeylerle. Sonra deriz ki; toplum neden içi boş şeylerden dolayı kavga ediyor. Boştur herşey, herkes her an…Ve boş boş konuşur en yetkilisinden en yetkisizine kadar.

 

Binlerce aile feryadıyla başbaşa. Felaketin doğalını anlarsın bir şekil teselli olursun. Ama felaket bile bile insanların elinden geliyorsa ve korkunç ölümlerin pençesinde can veriyorsa insan; daha çok ölür daha çok acı çeker. Ve kim bilir kaç evde ne yapılacağı konuşulur en saçma olayların ardından. Ve kim bilir kaç insan birebir kendini oralarda olduğunu düşünüp bir gece yarısı yataktan ölüme kalkmanın ne olduğunu iliklerine kadar hisseder.

 

Bundan sonra ne yapılması gerektiğini düşünemiyoruz. Şu an acımız o kadar büyük ki, boş bir duvara bakıyor ve hissizleşmiş duygularla yaşıyormuş gibi yapıyoruz.

 

Bizi kim anlar diye beklentimizin çoktan öldüğü bir zamandayız.

 

Kimse anlamayacak ve kimse yardıma gelmeyecek. Onu geçip suçluymuş gibi bakışlarla çevrelenince, acıyı kendinde yaşamak ve topluma karşı bir öfke, bir nefret duygusu hissetmek daha acı verici.

 

O kadar çok acıya gömülmüş insan var ki, ah’lar yükseldikçe  iner aşağıya sıkıntı, bela. Ve biz yine bakarız içimizdeki uçurumlara.

 

O filmlerdeki tesadüfleri, elini koymuş gibi buluşları, kolayca yapılıp giden eylemleri, bir anda aşık oluşları, hiç ters gitmeyen olayları, her attığın adımda önüne açılan kapıları, etrafta bombalar patlayıp kurşunlar çevrende dans ederken sıyrık bile almadan kaçışları istiyoruz hayatımızda.

 

Hayat böyle bir şey mi sahi? İstenince her şeyin kolayca olduğu, yapılınca olup-bittiği bir şey mi?

 

Uçağın içinde kavga eden, birbirine silah çeken, kurşun sıkan iki insan, düşen uçaktan bir paraşütle atlıyor ve kurtuluyor. Ama gerçek hayatta koskoca otelde insanlar, üç-beş kat aşağı inemeyip yanarak ölüyor. Birinin canı sıkıldığı için yine ölüyor birileri. Filmle gerçeklik arasında büyük bir uçurum var. Ve biz o uçurumun kenarında yaşıyoruz, her an ölecekmişiz gibi. Mahkemede avukat çıkıyor soruyor, konuşuyor, irdeliyor. Tanıklar geliyor sorguya çekiliyor. Sonra anlıyoruz ki; bu filmlerde oluyormuş. Hukukta okuyan öğrenci kitaplardaki bilgi ile hocalarının anlattıklarıyla, gerçeklik arasında kalmış, şaşkın şaşkın bakıyor olanlara.

 

Adam öleyazıyor, kalbi duruyor. Müdahale ve hemen ameliyathane. Hayatta öyle mi!? Filmlerin sanal gerçekliği ile gerçeğin gerçekliği arasında hayal kurup gerçekten ölüyoruz.

 

Aslında filmlerde, hayatta olmasını istediğimiz tesadüflerin ve kolay sorun çözümlerinin iz düşümünü arzuluyoruz. Yoksa uçaktan düşüp yürüyerek eve gidebilir miyiz?

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
Previous Post

Kasisli Yol / Mehmet Şirin Aydemir

Next Post

Filanca Operasyon: Küçük Kalplerin Büyük Yolculuğu (Feyza Şahin) / Mehmet Dedeoğlu

iremin_kitapdunyasi

iremin_kitapdunyasi

Next Post

Filanca Operasyon: Küçük Kalplerin Büyük Yolculuğu (Feyza Şahin) / Mehmet Dedeoğlu

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

No Result
View All Result

Hakkımızda

Kibele Kültür Sanat Logo

Kibele Kültür Sanat

Merhaba sevgili okur.

Mitolojide Tanrıların anası olarak bilinen Tanrıça Kibele’nin anaç, üretken, hayatın devamını sağlayan özelliklerinin uğruna inandık. Ve onun adını kullanıp Kibele Sanat olarak edebiyatta biz de varız dedik. Edindiğimiz misyonla amacımız; bizden önceki kalem ustalarımızın bayrağını, gelecek kuşaklara ulaştırmak. Çünkü edebiyat dünya tarihini içinde barındıran devasa bir ansiklopedidir… Devamını Oku

Arşivler

  • Eylül 2025
  • Ağustos 2025
  • Temmuz 2025
  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Eylül 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Aralık 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023

Kibele Kültür Sanat Logo

Kategoriler

  • Anlatı
  • Araştırma
  • Deneme
  • Genel
  • Hakkımızda
  • İnceleme
  • Kitap İncelemeleri
  • Masal
  • Öykü
  • Roman
  • Röportaj
  • Şiir
  • Sinema
  • Sizden Gelenler
  • Söyleşi
  • Tiyatro
  • Yeni Çıkanlar

Son Yazılar

  • Filanca Operasyon: Küçük Kalplerin Büyük Yolculuğu (Feyza Şahin) / Mehmet Dedeoğlu
  • Boş Duvar / Serhat Yahyaoğlu
  • Kasisli Yol / Mehmet Şirin Aydemir
  • Oturalım Şu Köşede / Refika Toraman
  • Onlara Olanlar / Galip Uçar

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.

KİBELE Abone
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.