Kırık aynalar, duvarlar, şehirler
Öpmeklerin en âlâsı
En bulunmazı kör gecelerin
Vurdumduymaz ve kalabalık
Tarihler
Yazılmadan silinmiş gibi
Alın yazımız
Yeni yetme bir canlılık
Ama ne sıra dışı bir yaşamak
Suyun katı hâli var
Asırlık düğümler var boğazımda
Bir hidrojen bombası
Yutkunurken gömülen cesetler var
Kırık aynalar, duvarlar, şehirler
Miken’e atfedilmiş maskeler var
Ama ne büyük bir yalan
Toz duman olmadan sağ kalabilmek
Elleri ceplerinde ve abesle iştigal
Kütüğünde paslanmaz lekeler
Çiviyle oyulmuş yazgısına
Savaşın
En çirkef hâlini bile unutur insan
Dokunmasalar ona
Beni hangi uzaklığa evlatlık verdiler
Yaşım kaç, sormazlar mı bana
Kırık aynalar, duvarlar, şehirler
Hep üç satır kala imha eder kendini
Öyle tek başına ne kadar da güzel
Bir nesne gibi soluyorken günahı
Tükürür gibi göğe bakarak
Sırtında soğur teri
Alaturka
Biraz kendine has bir ayrılık
Çıplak Ay’ı görmeden hemen öncesi
Bilirler aslında
Ama ölmek kimin aklına gelir ayazlı bir havada