Dedem emekli bir denizciydi. Bana gökyüzünün sırlarını, takımyıldızlarının efsanelerini anlatırdı. Büyük Ayı’nın kepçeye benzediğini, Oreon’un “avcı” anlamına geldiğini dedemden öğrenmiştim. Yine dedemin anlattığına göre, herkesin kaderi gökyüzünde bir yıldıza bağlıydı. Doğduğunda parlayan bu yıldız, yaşadığı sürece ona yol gösterir, öldüğünde ise diğer yıldızlarla birleşerek sonsuzluğa karışırdı.
Yine sıcak bir yaz gecesiydi. Bahçemizdeki çimlerin üzerine uzanmış gökyüzünü seyrediyordum. Pırıltılı noktalara dalıp gitmiş hayaller kuruyordum. Hepsinden parlak bir yıldız dikkatimi çekti. Özel bir ışığı vardı. Her gece o yıldızı aynı yerinde görüyor ,hayaller kuruyordum. O benim yıldızımdı. O’na hayallerimi, korkularımı, gizli sırlarımı anlatır, O da beni dinler, umut fısıldardı. Gündüzleri bir çok kişinin hayatın rutinine teslim olduğunu görüyor, geceleri yıldızıma daha çok bağlanıyordum. Bir gün teleskop aldım. Heyecanla kurup uzak ışık noktalarına baktım. Aman Allah’ım ne göreyim! Hepsi devasal ateş topu…Teleskobu umut yıldızıma çevirdim. Bana gülümsediğini hissettim. Pasparlaktı.
Gökyüzünde herkesin bir yıldızı var .Onlar hayallerin, umudun, sonsuzluğun sessiz tanıkları. Ve hissederek bakarsanız eğer, size kendi hikayenizi fısıldayabilirler….