İki yıl oldu, Seher, iki koca yıl…
Her gece içime çöken o karanlık,
Sessiz bir çığlık gibi yankılanıyor.
Yıldızlar kadar uzak,
Ama bir hançer gibi derin ve acımasız.
Aklıma geldikçe o gözlerin,
Titriyor içim, ellerim boşluğa uzanıyor.
Ya o gözler şimdi başkasına bakıyorsa?
Ya o eller, bir başkasının avuçlarında huzur buluyorsa?
Bu düşünceler, Seher,
Her gece yeniden öldürüyor beni.
Ben seni kendimden bile çok sevdim.
Kendi yüreğimi sana bıraktım,
Hiç tereddüt etmeden, korkmadan.
Ama sen…
Bir veda bile çok gördün bana.
Hiçbir şey söylemeden gittin,
Sessizliğinle beni paramparça ederek.
Şimdi, her rüzgar adını fısıldıyor kulağıma,
Her köşe başı, her sabah,
Sana dair bir hatıra sunuyor önüme.
Ama dünya, Seher,
Sen gittikten sonra sadece gri bir boşluk oldu.
Eğer bu acının bir yüzü olsaydı,
Senin suretin olurdu.
Eğer bu kalp konuşabilseydi,
“Sana ne yaptım?” diye haykırırdı.
Ama biliyorum,
Sen çoktan başka bir yolda yürüyorsun,
Benim adım bile silik bir izdir artık,
O yolu hiç görmeyen gözlerinde.
Yine de bil Seher,
Bu kalbim seni unutsa bile,
Bu acı unutmayacak.
Çünkü bazen gitmek sadece gitmek değildir,
Bazen birini götürürsün yanında,
Ve ben hâlâ o gecede,
Senin olmadığın o boşlukta yaşıyorum.