Oksijen tankını dik eğimde düşürdüğünden beri hissizleşen ayaklarının altında ezilen buzun sesiyle güçlükle yürüyor, kafasını her kaldırdığında hayalini somut bir şekilde görebiliyordu…
Yüksek irtifada oksijensiz kalan beyni ödem yapmış çıplak ikizi birkaç saniye önce ona kıyafetleri çıkarmanın işe eğlence kattığını söylemişti.
“Açıkta kalan deri donar, bunu kim söylüyor ha!”
Bembeyaz buzun üzerine uzandı çılgın ikizi. Sigara yaktı.
“Hey! Manzaranın tadını çıkarmalısın”,
“Herşeyi aşağılarda bir yerde bırakmak harika bir his.”,
“Tırmanıcıların yaşamlarını bir hiç için riske attıklarını düşünenler adına üzülüyorum”,
“Dünyanın en zorlu dağlarından birinin en tepesine… “,
“Bunun ne demek olduğunu asla bilemeyecekler!”
Ayaklanıp koşar adım yetişti diğerine. “Senin neyin var?”,
“Çadırdan ayrıldığın için pişman gibisin”,
“Unut gitsin! O can sıkıcı ekibe ihtiyacın yok…”
Bir elini adamın omzuna atıp telefonu gözlerinin önüne tuttu. “Bence anı ölümsüzleştirmeliyiz.”
“Gülümse…”
“Daha canlı görünebilirdin”,
“Peki, önemsiz!”
Çektiği ‘selfie’yi sosyal medya hesabında paylaştı. “Ölüm bölgesinden sevgiler…”
Başı dönüyordu. Koşarken ince bir pipetle nefes almaya çalışmaktı sekiz bin metrede olmak. Bulutların arasında parlayan hayaline baktı adam. Dudakları pipeti aradı, bulamadı.
“Hadi ama”,
“Çok yaklaştık, uykunun sırası değil.” dedi ikizi.
Sigara paketini çıkarıp kalan son teke baktı.
“Seni zirveye sakladım bebeğim…”
Arada bir arkasına dönerek el sallıyordu anadan üryan ikizi. Kollarını göğsünde kavuşturdu.
“GİDEREK SERİNLİYOR!”
Yüzükoyun yere serili adamın donuk bakışları zirvedeydi.
Zirve bir cümlenin sonundaki nokta gibiydi
SON