Yürüyorum
yüreğimin en yalnız köşesini
ıslatan yağmurda
oğul suyu damlıyor
adımlarıma
sesini sağaltıyorum
anılarımda kalan kadarıyla
binlerce yol kat ediyorum yılda
kendi içimde buluyorum
adımlarımı
elli metrekarelik
hayal kurma hakkım olan avluda
Yürüyorum
bedenime dağılan yağmura
anamın gözyaşı damlıyor
her adımda yanağıma
daha ne kadar deneyebilir
bu bozguna uğramış yaşam anamı
damlar bulut topluyor
damlaları yığıyor
adımlarımın avlusuna
Yürüyorum
Islak alnımın
Göğe değdiği yerde sana
her gün ben oluyorsun
her sabah bana uyandığında
uyuyorsun bensiz kendine
ulaşamadığında
adımımı senin için atıyorum sevgilim
çağlayanların boğduğu avluda
umudum
sana ulaşmak yolunda ıslandıkça
kupkuru bir sel akıyor kavuşamayanlara
damlar bulutları yokluyor
damlaları yıkayan
en masum özlemlerimiz ayakta
Yürüyorum
İçimde dirilen yağmurda
betondan üreyen kokuda
eksik anılar takılıyor burnuma
ıslanan toprağın
özsuyunu salan bir çimenin
özgür ve yalnız kokusunu
yakalıyorum havada
duyularım yankısız kalıyor
aradığımı bulamayınca
küsüyor adımlarım
bulutlara da bana da
Yürüyorum
toprağı özleyen betonda
her adımımda yerle bir oluyor
çeliğe kesen çimento
tabanımın altında
nefesimle eritiyorum
demir parmaklığı
gökyüzüne savuruyorum tozlarını
hasretimle ufalıyorum
uzaklıkları
Yürüyorum
özünü duyduğum
içimi yankılayan duvara
umut ettikçe
yıkılıyor duvar
ufalanıyor beton
eriyor demir
özgürleşiyorum
başkasının yerine yatırılan
mahpuslukta
Yürüdüm
içimde
kendim bitti