En uzun yolmuş insanın içi
Kimseye yük olmamak
Ummamak üzerine kurulsa da zamanla
Ne virane şehirlerle
Ne yıkık binalarla doluymuş sokakları
Antika diye yutturulmak istenen çöp parçaları anılar
Yırtık fotoğraflar uçları küllenmiş
Artık ne ısınır ne soğur iklimi
Bir yanı günes yanığı duvarlar
Bir yanı buz kaplı camlar
Ve umut kırıkları ayak tabanlarına batar
Yürürsün kalenderanî
Ne zaman doldurur bir şeylerin yerini
Ne zaman dindirir bir şeyleri
Hiçsel tuğlalarla örülü köşe başları
Ne gelişleri
Ne gidişleri unutur
Çevresi düzenlenmiş açmayan çiçeklerle doludur
Kurumuş nehirlerle doludur
Üzerinden geçince kurtuluşu olmayan artık insana
Herkesi mutlu etmek istemiştir en büyük yalnızlığıyla
Bir yolculuk ki bu
Seher ile karanlık arası vakittedir
Yani öyle vakitsiz
Öyle halsiz
Her can sıkıntısında ertelediklerinin duvar posterlerinin afişlerinin arasında
Ruh ve bedenin boşanma davasında
Piramitlere mabetlere benzer ululukta bir yalnızlığın en yanlıs halinde
Bir kümbette
Mumlar dikilmiş de dilek dilek yangın çıkmış bir barikat üzerinde
En kara dumanlar en kara maskeler olmuş da
Sarmışken yolları
En uzun yolmuş insanın içi
Çıkmaz sokakmış tesadüfsüz her köşe başı