Oturuyoruz bir akşamüstü masa başında, elimizdeki yarım kadehi ‘güzel günler için’ gülerek tokuşturuyoruz. Söze giriyorsun bir anda ‘hatırlıyor musun?’ diye başlayarak. Saatlerce konuşuyorsun sonra, hiç kesmeden dinliyorum seni. Duyduğum, bildiğim en güzel ses seninki… Gecenin bir yarısında geçmişin masum bir anısı canlanırken yağmur başlıyor birden. ‘Ah!’ diyorsun ‘ne çok severim yaz yağmurunu.’ Aylardan Eylül oysa, yaz gibi geçiyor yine ömrümüzden. ‘Unutma nerede kaldığımı!’ derken, yerinden kalkıp bahçede dans ediyorsun şarkı söyleyerek. Sular sızıyor saçlarından. Seni izliyorum hayranlıkla. Gözlerini kapatıp yüzünü göğe çevirmeni. Kollarını açıyorsun iki yana dünyayı kucaklar gibi… Ne çok isterdim benim gözümle kendini izlemeni. Kalbim büyüyordu gördükçe seni… Yağmur hızlanıyor, şarkın susuyor. Kulaklarımda çınlayan kahkahan uzaklaşıyor. Pencereden bakıyorum şimdi; her yer ıslak, sandalye boş, masa çıplak. Anılar mezarlığına dönüşüyor bahçem. Bekçisi oldum geçmişin! Elimde son fotoğrafın, nerede kaldığını hiç unutmadım…