BUYE kendi hissinin içinde, yazmayı çok seven bir kızdır. İnce parmaklarıyla saatlerce kelimelerle oyun oynar, dans eder.
Onun için tarih önemli değildi ama güneşli bir gündü. Yazıp, yazıp silinen kalem izlerinin olduğu bir zamandı. Olur mu? Olmaz mı? Sıfırdan başarabilir miyim? Sorularının misafir olduğu bir gündü. Tekrarları olan onlarca yazıya, birbirinden farksız cümleler eşlik etmişti.
Yazdığını görenler ve duyanlar olmuştu elbet. Arkası fırtına gibi dalgalı ama sessiz sonradan gelen seslerdi. Yankısı büyük, etkisi yorumsuzdu.
“Yapamazsın, olmaz, başaramazsın, kazanamazsın.” Demişlerdi.
Onlarca kötü sesin içinde, kendi cılız sesimi duymayı başarmıştım. İnanmayanlar içinde kendime “Yapabilirsin” dediğim o sesimi duymuştum ve tutunmuştum.
Sonunda kendi sesini duymayı başaran bir kadın olmayı başarmıştım. Güçlü ve kimselerin “yapmazsın” kelimesini duymayarak, tüm “yapabilirsin”leri kendim inşa etmiştim.