Düştüğü için azarlanan çocuk gibiyim. Canımın yanması önemsenmeden içimi de yakan sözler saplanıyor kalbime. Değersizleşiyorum suratıma çarpan her kelimede. Suçluluk duyuyorum ayağım takıldığı için, kahroluyorum dikkatsizliğime!
Elimi tutuyor sonra ama sanki sıkar gibi. Bir yük oluyor varlığım beni var edene… ‘Demek ki hata yapmamak lazım, demek ki hiç düşmemek lazım… yoksa kimse sevmez seni böyle!’ diyorum kendime. Herkesten önce ben azarlamayı öğreniyorum, ilk ben yakıyorum kendi canımı. İlk ben söylüyorum acıtan o sözleri… Nasıl beklerim bir başkasından o değeri! Yanlış yerde, yanlış zamanda, yanlış insanlarla olmanın kederi içimdeyim şimdilerde. Yüzleşiyorum geçmişle, kendimle, bütün sevdiklerimle. Olduğunu sandığım insan değilmişim meğer! Olduğunu sandığım hiç kimse öyle değilmiş aslında. Büyük bir yanılgı yerleşiyor yalnızlığıma… Şefkati öğrenmeyen kollarım bilmiyor sarılmayı, yaralarım hep açık, gözlerim hep ağlamaklı. Sevgiye geç kalmışlığın hüznü büyüyor gitgide. Kanayan yalnızca dizlerim değil ki! Geçmişin gölgesi düşüyor bugünüme. Yeni bir gelecek kurulmuyor, anıların içinden yürüyüp gitmedikçe.



