Gecenin kuş tüyü parlak ışıkları… Silindir bir duanın merhemi artık-Casus aforizma…
Bir kadının parmakları arasında okşadığı siyam ruhum, lekeli, semiz patırtı
Kimsenin duymadığı anonsta, beden satıyor yaşlı fırıncı. Her camın arkasından düşüyor
parmaklar, uçlarında klan mezarlığı
Sudan yamaçlarda ölen çocukların sesi, sandaletle yaklaşır yanıma. Gölgemi toplarım çilek
bahçesinden. Uykuda bulurum huzuru. Jön kasvet, ayaklarımda anımsar izlerimi
Siyah bir ansiklopedinin her açılışında, sayfalarda ararım çoğul yüzümü
Gökyüzüne doluyor balonlar. Üflediğim şişede, okyanus esintisi… Ninni okuyor birileri ve
yeni doğan beşiğinde sallanıyor gözlerim.
Çiziliyor derisine geyikler Ulysses’ in. Geyiklerim! Evvelden bildiğim karnım benim
Kayıklarla yapılıyor boynuzları çinilerin. Arandı mavi boya petrol kuyularında. Topraktan
halılar…
Ve kentim aceleyle sarılıyor halıya. Sarsılın garnizonlar, çalkalan avucumda Galata!
Güneşin sarayında çağ üreten fabrika… Balkonlarda makineler ve dev masa…
Uçuşuyor kâğıtlar içinde masanın. Dünyanın sıfır noktasında yamyam kabilenin başı üstünde
tütsü aklım
Sesimin şarapneli kesiyor ağlarımı. Doğuyorum kayıp bir denizden. Annem oluyor Atlantis
Koyuyor adımı Ulysses ve işliyor omzuma ölümü sessiz sessiz…