İldeniz şiirlerinde görülen birçok kadın benliği imgesinin yanı sıra. Havva imgesi çok güçlü bir yer tutar. İldeniz şiirlerindeki Havva motifinin güçlü varlığı, şairin perspektifinde kadın benliğini ve tarihini kolektif bir biçimde temsil etmektedir. Aynı zamanda ikinci şiir kitabının adını aldığı bu isim yalnızca ilk kadın temsilinden öte, bir yazgının başlangıcını temsil eder; şair Havva adı altında bu dünyaya adım atmış olan tüm kadınları şiirinin öznesi kılar. Şair hem bu kadınlıktan başka sığınacak bir yer bulamaz hem de bu kadınlığı kabullenemez, bu nedenle şiir külliyatının ekserisinde yoğun bir ikilik durumundan bahsedilebilir. Şairin ürün verdiği ortamı ve şiirinin değişim süreçlerini incelemek, bu motifin de köklerini anlamak bakımından önem arz eder. Bu bağlamda, “Havva” adı altında tüm kadınları şiirinin öznesi yapan şair, kadınlığın içsel zorluklarını ve ilk günahın izlerini kadınlara bırakılmış kolektif bir miras olarak ele alır ve Havva’nın bıraktığı bu mirası kadınlığa atfedilmiş bir günah olarak şiirlerinde işler.
İldeniz şiirinde Havva ve kadınlık mirası temalarını incelemeden önce şairin poetikasını anlamak önemlidir. Aslında kendisinin yazdığı bildiri niteliğindeki “Buz Altında Yanardağ” adlı şiirine bakmak oldukça açıklayıcı olur. Bu şiiriyle şair hem şiirin hem de şairin gerçekçi olması gerektiğini, insan hakikatini resmetme görevini ve bu gerçekçi şairin yılmazlığını önceler.[1] Bunun yanı sıra “Yanına ekmek, çiçek, gerçek çizdiler.” mısrası, içerdiği bu üç nesneli sembolizmle İldeniz şiirinin portresini çizer niteliktedir. Ekmek kelimesiyle toplumcu, sosyalist yanını; çiçek kelimesiyle estetiğe verdiği önemi ve gerçek kelimesiyle kadının sosyal hayattaki problemlerini tüm gerçekliğiyle işlediği şiirleri bağdaştırmak mümkündür.[2] Şair için insan şiirin öznesidir, o nedenle şiirin öncesi de sonrası da insandır; insan olmanın hem dertlerini hem de nimetlerini en gerçek bir gözle anlatır. [3]
İldeniz şiirinin evrimi ise üç şiir kitabından yola çıkılarak incelenebilir. 1957 yılında yayımladığı Taşra Kızın Deliceleri adlı ilk şiir kitabında şair; taşrada kadın olmanın verdiği doğuştan yenilgiye karşı bir başkaldırı niteliği taşıyan şiirleriyle, ilk gençlikte gelişen duygu ve arzuları simgelerken bir yandan da keşfettiği bu kadın olma durumunu, dıştan gelen yadırgamacı bakışların çerçevesinde ele alır. İkinci kitabı olan Havva Çıkmazı ile anne olma duygusunun baskın olduğu şiirlerin yanı sıra kadınlığı daha sosyal, daha kolektif perspektifte işleyen İldeniz, insanı merkeze aldığı şiirlerinde sosyal eşitsizlikleri ve yozlaşmaları da etkileyici ve sade bir dille işlemiştir. Elli yıl kadar bir süre sonra, biriktirdiği şiirleriyle oluşturduğu üçüncü şiir kitabı Buz Altında Yanardağ ise çoğunlukla sosyal gerçekliklere ve toplumcu konulara odaklanır. İçerikteki değişimlerin aksine üslup bakımından yazın hayatı boyunca sade bir dille yazmaya devam etmiştir. Dil bakımından üç şiir kitabında da sürdürdüğü sadelik ilkesi şairin toplumcu tavrını destekler biçimdedir. Bu sade dil, güçlü çağrışımlara sahip kelimelerle dizildiği için şiirselliği ve lirizmi aksatmaz, edebiliği korur.
Türkan İldeniz’in ilk şiir kitabı Taşra Kızın Deliceleri’ni çıkardığı dönemi, Türk edebiyatında kadın şairlerin yükselişi bağlamında da ele almanın önemi var. 1960’lı yıllarda değişen şiir algılarıyla beraber birçok kadın şair, yazın hayatına başladı. Gülten Akın, Türkan İldeniz, Melisa Gürpınar ve Sennur Sezen gibi güçlü kadın şairler seslerini edebiyat korosuna kattılar. Bu dönemde, 1940’larda baskın olan toplumcu anlayış tekrar canlanmaya başlamışken kadın şairler de çoğunlukla toplum sorunlarına dişil bir göz ile yaklaştılar. Bu çevrenin de İldeniz’in şiir anlayışını oluşturmada önemli bir etkisi olmuştur. Türkan İldeniz, şiirlerinde “kadın doğmanın acısını” toplumun kamburundaki sorunlarla iç içe işler. Bu topluma acısı ortak olduğu için dost, acısına “kadınlık suçunu” kattıkları için düşmandır şiirlerinde. “İldeniz şiir tanımının yanı sıra şairin de nasıl olması gerektiğine dair şu sözleri söyler: ‘Şair, kendisinden yüzlerce kilometre uzakta bir yaprak düşse bunu yüreğinde hissedendir. Çünkü şair/sanatkâr tüm insanlığın sesidir. Acıyı, mutluluğu hissederek halka aktarandır. Sanatı salt estetiğe angaje etmek yanlıştır.’” [4] Kendisinin bu sözlerine paralel biçimde, Havva’yı başrole alarak patriyarkal bir tarihsel sürekliliğe işaret eden İldeniz, tüm kadınların acısını kendi yüreğinde duyar. Bu yüzden şiirinde bu türden bir duyarlılık olduğu söylenebilir.
Türkan İldeniz’in şiirlerinde Havva imgesini araştırmak adına incelenmesi gereken ilk şiir “Havva’dan Beri”.[5] Bu şiirde bir bütün kadın tarihi sivil ancak başkaldıran, isyancı bir üslupla işlenir. “İster ya ister elbet seni tutsaklamaklar / Öyle görmek alışıklığı binler yıl önceden” satırlarıyla daha şiirin başından bir süregelmişlik sorunu gösterilir. [6] Sorun ise kadının köleliğini, itaatkarlığını onun asıl kişiliği haline getirmeye çalışan toplumdur, bu kötücül karanlık toplum kadına ancak kendisinin istekleri çerçevesinde hareket edecek yer tanımaktadır. Ancak bu sorunun faili kadın değildir, çünkü şair kadının binlerce yıldır tutsak olmasını değil “tutsak görülmesinin” yanlışlığını eleştirir. “Eşya derse sana ben hep isyancı. / Bir acılı çok zavallı tanıtım bu yıllar yılı süregelen / Öncesi gerdeğin baba, sonrası koca uyruğunda.”[7] dizeleriyle yine aynı bağlam çerçevesinde devam eden şiirde, bu zavallı gösterilme sorununa objeleştirme ve insani özelliklerinin elinden alınması sorunlarını ekleyerek isyanını gerekçelendirir. Kadınların bu dıştan dayatılan esirliğinin, nesneleştirilmelerinin ilk erkek tanışları olan baba figürüyle başlayarak eşleriyle devam ettiğini de gösterir. “Tutsak pazarlarından padişah sarayına.” mısrası ise bu şiirin sivil bir tarih yazımı olduğunu gösteren en güçlü örnektir. [8] Şair, kadınların toplumsal baskılara maruz kalarak nesneleştirilmelerini, başlangıcını baba figüründen alan bir zincirleme süreç olarak ele alarak, bu bağlamda şair açıkça yaşanan esaretin tarihini şiirleriyle yazmıştır.
Bunun yanı sıra İldeniz, Havva’nın mitolojik hikayesi üzerinden kadınların doğuştan getirdikleri bir günahın izini sürer. “Yetmişiki ayrı kadın yetmişiki aynı adım” şeklinde oldukça güçlü anlamlar taşıyan mısrada da isyankâr tarihçiliğine devam eden İldeniz, Havva’dan doğma yetmiş iki kadının soyunu kastetmektedir. Bu yetmiş iki kadının her birisiyle kendi benliğini birleştirerek kolektif bir kadınlık olgusu yaratmış, bütün dünya kadınlarını şiirinin öznesi durumuna getirmiştir. Bununla beraber, olası telmihler arasında Muhammed peygamberin hadisi olduğu rivayet edilen “Benim ümmetim 73 fırkaya ayrılır. Bunlardan 72 fırka cehenneme gidip yalnız bir fırkası kurtulur.” sözü de sayılabilir. [9] Şair burada, Havva’nın kanını taşıyan yetmiş iki kadını cehenneme gidecek olan kavimlerle özdeşleştirmiş, kendisini ise bu kadınların her birinin soyuna katarak imajını güçlendirmiş olabilir. Bu çıkarım, araştırmanın devamında değinilecek olan “Havva’nın kadınlık mirası” konseptiyle özdeşleşen bir anlam taşır ve ilk kadından kalan günahın bu dünyayla sona ermeyeceğine yorulabilir.
Şiirin son kıtasında yer alan “Kadın kadın nasıl duyurmalı seni sana/ Sen dur ben geçeyim yarışmasında” mısralarıyla şair artık failliği kadınlara da vererek gözlerini açmalarını ister.[10] Aslında bu mısrayı, İldeniz’in genel şiir külliyatı içerisinde incelemek doğrudur, çünkü onun bütün şiir çabası kadını kadına, kadınca duyurmak üzerine gelişmiştir. Şiirin kapanışını oluşturan üç mısra ise Havva’nın soyundan gelen ama tarih kitaplarının lanetli değil kutsal saydığı iki kadını anarak başlamaktadır.[11] Kadının varoluşunu anlattığı çoğu şiirindeki ikilik burada da açıkça görülüyor. Yukarıda da bahsedildiği gibi şair yine bir haberdar etme, bir eyleme geçirme çabası içerisindedir. Kendi potansiyelini göremeyen kadının yaşamazlığı, şairin eleştirdiği noktalardan biri. Bu bağlamda, ataerkil düzende kendilerine giydirilen prangalar içerisinde yaşamayı kabullenmiş kadınları uyandırmayı kendine görev edinmiş bir şiir sesi vardır.
Bunun yanı sıra Havva imgesinin öne çıktığı bir başka nokta ise miras kavramı üzerinden açıklanabilir. İldeniz şiirinde kadın, Havva’dan miras almıştır kadınlığını, ancak bu miras bir leke ile beraber gelmektedir. Bu imajın içerisinde, Havva’nın daha cennetteyken işlediği o suç tüm kadınların alnına yazılmış ve tarih boyunca bu etiket her bir anneden kızına aktarılmıştır. Havva’nın işlediği günahın ondan sonra gelen tüm kadınlara da yüklendiği, bu nedenle kadınların “saçı uzun aklı kısa” şeklinde yaftalarla anılması da yine bu şiirlerden çıkarılabilecek bir diğer ortak olgu. “İlk günah- bir ulu leke ifritçe / O günden alnımıza vuruldu” dizeleri bu lekeyi tarif ederken bir yandan da Havva’nın elmayı ısırdığı güne işaret etmektedir.[12] “Siz hiçbir şey vermediniz / Ben ta… Havva’dan aldım alacağımı” mısraları ise şairin bu mirası en açıkça ortaya koyduğu kısımdır.[13] Bu mirası destekleyen diğer bir örnek ise “Ben bunu önceden söylemiştim / Kanım Havva’nın kanı, etim afsundur diye” olacaktır.[14] Bu örnekler incelendiğinde, İldeniz şiirlerinde oldukça güçlü bir yer tutan Havva imgesinin miras bırakan bir figür olarak ele alındığını, ilk kadın olarak önemli bir yer tuttuğunu ve şiirlerde yaratılan personanın bu mirası kabul ettiği gözlemlenir.
Ancak şiirinin genelinde tekrarlanan ikircikli durumdan burada da söz edilebilir. Şair, şiirlerinin çoğunu Havva’dan miras kalan kadın benliği üzerine kurar; kadınlığı onun şairliğinin en değerli materyalidir. Bu miras, kadın benliğini oluşturan temel taş olarak çizilse de şair bir yandan bu taşı içinden çıkarıp atmak ister. Özellikle “Yarış” şiiri, bu kadın olmanın verdiği huzursuzluğu gösteren bir şiir olarak ele alınabilir, “Hay benim saçım da kısa olmalıydı.” diyen şair, kadın olarak doğmanın ona verdiği zorluğu bu şiirde bir yarışa geriden başlamak ile özdeşleştirilmiştir.[15] Bununla beraber yine aynı şiirde, kadınlığı kendi içerisinde ölümünü barından bir olgu şeklinde tanımlar, kadın olanın yazgısı bu kadınlık denizinde boğulmaktır.[16] Şair kendisine pay verilen ikincil yeri kabul etmeyi başaramaz, yoğunlukla görülen dini atıflardan biri olan “Çünkü tek kaburgadan yaratıldığım yalan” dizesi de bunu örnekleyen bir başka kısımdır.[17] Bu nedenle kadın olmayı kabullenmekte bir ikilik yaşadığından söz etmek mümkündür. Ancak bir başka nokta ise Havva’nın suçunu hafifletmeye çalıştığı imgelerdir. Kadınlıktan vazgeçmeyen şair, “İlk Günah” adlı şiiriyle Havva’nın sırtına yüklenmiş olan suçu hafifletmeye çalışır. “İnsanlık Havva’nın günahından sorumlu” ve “Cennet beldesinin kişileri / İşledikleri günahtan çok işleyecekleri günahlar için kovuldu” mısralarıyla bu günahı kolektif bir insanlık suçu halinde ele alır.[18] Havva’nın günahının sadece bireysel bir hikâye olmadığını aksine insanlığın ortak günahlarının başlangıcı olduğunu ima eder. İldeniz, bu dizeleriyle Havva’nın suçunu kolektif bir insanlık suçu olarak işler, bu da kadınların üzerinde yapıştırılan lekeli etiketinin hafifletilmeye çalışılmasını simgeler.
Türkan İldeniz’in şiirlerinde Havva imgesi, kadın benliği ve miras kavramı üzerinden işlenerek kadınların kolektif tarihini ve eşitsizlik isyanını derin imajlarla yansıtır. İldeniz, kadınların yaşadığı eşitsizlikleri, etiketlenmeleri ve tutsaklıkları anlatırken sade bir dil kullanarak bu duyguları anlaşılır ve empatik bir yerden, o kadınlardan biri olarak ifade eder. Şair, kadınların binlerce yıldır var olan yadırganma, dışlanma ve nesneleştirilme hikayesini güçlü çağrışımlarla şiirine konu edinir; bu tutsak görülmenin ve objeleştirilmenin başlangıcını babadan başlayarak eşlerle süregeldiğini gösterir. Bu bağlamda İldeniz şiiri, kadınların toplumsal algı içerisinde konumlandırıldığı yeri, nesneleştirilmelerini ve bu üstenci bakışın toplum içerisinde nasıl normlaştırıldığını isyancı bir üslupla gösteren bir analiz olarak yorumlanabilir. Ancak şair, bu ötekileştirmenin öznesi olan kadını şiirlerinde acı çekmeye mahkûm veya narin kişiler olarak tanımlamaz. Kadın olmayı direnmenin, dayanma gücünün, her zorlukta yine de yaşabilmenin bir sembolü olarak ele alır, isyancı sesi hiçbir boyunduruk altında ezilmez.
Kaynakça:
Bodur, Neslihan. Türkan İldeniz’in Hayatı, Sanatı ve Eserleri Üzerinde Bir İnceleme. Yüksek Lisans Tezi. Giresun: Giresun Üniversitesi, 2016.
Gömbeyaz, Kadir. “73 Fırka Hadisinin Mezhepler Tarihi Kaynaklarında Fırkaların Tasnifine Etkisi” Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Cilt: 14, Sayı: 2, 2005) s. 147-160.
İldeniz, Türkan. Buz Altında Yanardağ. İstanbul: Everest Yayınları, 2021.
İldeniz, Türkan. Havva Çıkmazı. İstanbul: Ar Basımevi, 1967.
İldeniz, Türkan. Taşra Kızın Deliceleri. İstanbul: Cemzi Basımevi, 1966.
[1] Burada Buz Altında Yanardağ şiirinin “Yansıtır çağının gölgesini, güneşini. Yansıtır devranın ölçeğini. Ülkenin gerçeğini. Şairi itilip kakılsa, hapse atılsa, derisi soyulsa, asılsa, kurşunlansa, yakılsa da şiiri yaşar sonsuza kadar…” dizelerine atıf yapılmıştır. Türkan İldeniz, Buz Altında Yanardağ. (İstanbul: Everest Yayınları, 2021.) 9.
[2] A.g.e., 11.
[3] Burada Buz Altında Yanardağ şiirinin “Ve şairler ve onlar; önce İNSAN dediler, sonra İNSAN” dizelerine atıf yapılmıştır. A.g.e., 11.
[4] Neslihan Bodur, “Türkan İldeniz’in Hayatı, Sanatı ve Eserleri Üzerinde Bir İnceleme.” Yüksek Lisans Tezi. (Giresun: Giresun Üniversitesi. 2016). 56.
[5] Türkan İldeniz, Taşra Kızın Deliceleri. (İstanbul: Cemzi Kitabevi, 1966.) 54– 55.
[6] A.g.e. 54.
[7] Türkan İldeniz, Taşra Kızın Deliceleri. (İstanbul: Cemzi Kitabevi, 1966.) 54.
[8] A.g.e. 54.
[9] Kadir Gömbeyaz, “73 Fırka Hadisinin Mezhepler Tarihi Kaynaklarında Fırkaların Tasnifine Etkisi” Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Cilt: 14, Sayı: 2, 2005) s. 147-160.
[10] Türkan İldeniz, Taşra Kızın Deliceleri. (İstanbul: Cemzi Kitabevi, 1966.) 55.
[11] Burada Havva’dan Beri şiirinin “Ama Meryemler Amineler neden habersiz kendinden / Oysa sizdiniz gözlerim kapalı gördüm sizi /Tüm köprüleri aşarken- cennet bahçelerinden.” dizelerine atıf yapılmıştır. Türkan İldeniz, Taşra Kızın Deliceleri. (İstanbul: Cemzi Kitabevi, 1966.)
[12] Türkan İldeniz, Havva Çıkmazı. (İstanbul: Ar Basımevi, 1967.) 30.
[13] Türkan İldeniz, Havva Çıkmazı. (İstanbul: Ar Basımevi, 1967.) 36.
[14] Türkan İldeniz, Taşra Kızın Deliceleri. (İstanbul: Cemzi Kitabevi, 1966.) 48.
[15] Burada Yarış şiirinin “Hazırım ben hadi artık başlasın yarış” “Erkek evlat doğurmamış” “Demek ben doğunca ağladı evin saçakları” dizelerine atıf yapılmıştır. Türkan İldeniz, Havva Çıkmazı (İstanbul: Ar Basımevi, 1967.) 27.
[16] Burada Yarış şiirinin “Bu hile oyununda bana düşen pay/ Boğulmaktı kadınlığın denizinde” dizelerine atıf yapılmıştır Türkan İldeniz, Havva Çıkmazı (İstanbul: Ar Basımevi, 1967.) 28.
[17] Türkan İldeniz, Havva Çıkmazı. (İstanbul: Ar Basımevi, 1967.) 28.
[18] Türkan İldeniz, Havva Çıkmazı. (İstanbul: Ar Basımevi, 1967.) 31.