Aysel ilk bebeğine hamile olmanın mutluluğunu yaşıyordu. Öyle ki, hamile kalışının daha ilk ayından bebek bezleri, bebek kıyafetleri, beşikler, oyuncaklar, aklınıza gelebilecek her şeyi doldurmuştu eve.
O, çok endişeli bir kadındı. Yıllar önce kaygı bozukluğu teşhisi konmuş, tedavi olmuştu. Fakat bu durum son zamanlarda tekrar nüksetti. Bunu eşi Mehmet’e söylememişti. Zaten oldum olası kendiyle ilgili çoğu şeyi anlatmazdı kocasına.
Hamileliğin ortalarına doğru kız bebek doğuracağını öğrenen Aysel sevinçten deliye döndü. Hop oturup hop kalkıyor, yerinde duramıyordu.
Şimdi kız bebek olduğunu da öğrendi ya bizimki. Bebeğin her şeyini pembe renkte almaya, almış olduklarını da pembe renkle değiştirmeye başlamıştı. Bu abartılı davranışlarına bir anlam veremeyen Mehmet, sevinçten böyle yapıyor herhalde diye üstünde durmadı.
Doğum son aylara yaklaşmıştı. Aysel bu seferde normal doğum mu yapsam? Sezaryenle mi doğursam sorularıyla herkesi boğmaya başladı.
Kendi kendine sorular soruyor, Sabah akşam doluya koyuyor almıyor, boşa koyuyor dolmuyordu.
Son muayenede doktoru ona:
-Siz normal doğum yapamazsınız Aysel Hanım. Son haftadayız ama daha doğum kanalınız bile açılmadı. Bebeği riske atamayız öyle değil mi? Deyince tüm sorular son buldu.
Aysel bir nebze rahatlamış gibi görünse de içini bir şeyler kemirmeye devam ediyordu. Bunu kocasına ve etrafına belli etmemek için akla karayı seçiyordu.
Sonunda o gün gelip çattı.
Aysel’i doğumhaneye götürdüler. Aradan bir saat geçmeden bebeği babanın eline verdiler. Aysel yarım saat sonra odaya çıkabildi. Şimdilik her şey normaldi. Bebek uyuyor, anne uyuyordu.
Acıkmış olacaktı ki ağlamaya başladı Beste bebek. Evet, adını Beste koymuşlardı. Bu isim cuk oturmuştu bebeğe.
Ağlama sesleriyle uyanan Aysel çığlık çığlığa bağırıp:
-Susturun şunu! Götürün onu bu odadan! Hatta her kes çıksın dışarıya diye bağırıyordu.
Aysel’in tavrı herkesi şaşırtmıştı. Endişeli bakışlarla birbirine bakan insanlar, hızla odayı terk ettiler.
Ertesi sabah doktor anne ve bebeği taburcu etti.
Evinde olan Aysel rahatlamış, kaygıları azalmış gibi görünüyordu. Böyle olunca Mehmet o gün yaşananların üzerinde fazla durmamıştı.
Bir hafta sonra Mehmet’in babalık izni bitmiş işe başlamıştı.
Aysel evde Besteyle yalnız kalmıştı. O gün kendini iyi hissetmeyen Aysel ananesini eve çağırmayı düşündü. Fakat annesine katlanamayacağını düşünerek bu fikrinden vaz geçti.
Ara ara başı dönüyor, kalbi sıkışıyor, öfkeli öfkeli bir salona bir mutfağa gidip geliyordu.
O bu haldeyken Beste bebek ağlamaya başladı. Aysel susturmak için onu emzirmek istedi. Ama bebek inatla emmek istemiyor bas bas bağırıyordu.
Aysel: -Sus dedim suuus suuuuuss diye avazı çıktığı kadar bağırıyor bir taraftan da bebeğin ağzını kapatıyordu.
Dakikalar sonra bebek sustu. Aysel rahatlamışçasına bir ohh çekti. Eli bebeğin soğuk yüzüne değdi. Bir an irkildi. Sonra onu silkeledi fakat hiçbir kıpırtı yoktu. Üstelik nefes almıyordu.
Bunu gören Aysel bastı çığlı, bastı çığlığı.
-onu öldürdüm onu ben öldürdüm diyerek ecza dolabına koştu.
Aksam üzeri eve gelen Mehmet, gördüğü manzara karşısında dona kaldı. Aysel’de bebekte sessizdi.