• Destek
  • Üye Ol
  • Yazar Girişi
  • Abone Ol
0 553 423 00 17 kibelekulturs@gmail.com
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
No Result
View All Result
Home Öykü

Şafağın Yolcusu /  Binnaz Deniz Yıldız

Binnaz Deniz Yıldız by Binnaz Deniz Yıldız
20 Temmuz 2025
in Öykü
0
Şafağın Yolcusu /  Binnaz Deniz Yıldız

Shoes close up

0
SHARES
8
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter

Yağmurlu bir gün… Şaşkın ve irkilmiş gözlerle aynama bakıyorum. Kollarımın altında yırttığım paçavralar bedenime dolanıyor.  Yavaş adımlarla annemin ayakkabılarını ayağıma geçiriyorum. Ahşap odamın içerisinde topuklu ayakkabılar kaygan sesler çıkarıyor.

“Şişttt, sessiz ol, çocuğu uyandıracaksın!”

Ayakkabıların topukları tak diye duruyor. Nefesim buzlu bir evin dumanı kadar belirsiz. Göğsümden yukarıya dolan ılıklık, önce kulağıma ardından tırnaklarıma yayılıyor. Aynamın odak noktasından mavi bir ışığın parıldadığını fark ediyorum o an. Keskin çizgilerle resim yapan çocukluğumu hayal meyal görüyorum. Tekrar aynı ses ninni gibi fısıldıyor

“Sana çocuğun uyuduğunu söyledim, yapma artık!”

Odanın lavanta kokusu burnumun kılcal damarlarını sızlatıyor. Dünyayı kucaklamaya hazır neşeyle kokuyu soluk boruma dek işliyorum. Bir şeylerin ters gittiğini anlamam uzun sürmüyor. Burnumun orta noktasında kocaman sinekler dolaşıyor. Aynama doğru dönüyorum ve sinekleri el çabukluğuyla kovalamaya başlıyorum. Sözcüklerim halının ortasında nota gibi yayılıyor

“Ah, lanet olası hayvanlar, hepinizden nefret ediyorum!”

Kollarımın altındaki bez parçaları, saçlarımdan akan beyaz karlarla kılık değiştiriyor. Teyzem bu beyazlara inatla “kafa derin” ya da “şu pis şeyler!” diyor. Teyzeme bu beyaz şeylerin aslen var olmadığını, onları kendisinin hayal ettiğini söylüyorum. Saçlarımın bir prenses gibi olduğunu eklemeyi de unutmuyorum tabi. Nereden bilecek her gece balkonuma o uzak ülkeden birçok insanın gelip bana nakaratlar uydurduğunu! Mehtabı izlemeye çıktığımda, havuza bakan parmaklıklarda onlarla buluşuyorum. Ah, o kadar naif, o kadar içtenler ki! Hele bir kız var içlerinde, tam güzellik abidesi. Bana uygulamam için maske önerileri, zayıflama listeleri veriyor. Geçen gece çamaşır suyunun içine zerdeçal atarken yakaladı teyzem beni ve fenalaşıp bayıldı. Ah, azman ve sinsi kadın!

Ayakkabıları bir kenara iliştiriyorum. Yeşil bir ışık yanıyor aynadan bu kez. Annem beni beşiğinde sallıyor.Parmağını emen ve minik yanakları olan tombul çocuk….Kendimi izlemeye koyuluyorum.Annemin ellerini tutuyorum. Her zaman yumuşak ve bir o kadar pütürlü. Saçlarını parmaklarıma doluyorum ara ara. Çok uzaklardan eşsiz kuş cıvıltıları geliyor. Kapı sesiyle şahane manzaram yarım kalıyor

“Leyla Hanım, ilaç saatiniz geldi.”

“Hangi ilaçlar?”

“Her gün aldığınız ilaçlar, hani size iyi gelen. Huzur veren. Öyle söylüyordunuz.”

“Bugün fikrimi değiştirdim. İlaçları almayacağım. Kati suretle ilaçların huzur verdiğine dair bir inancım kalmadı.”

“Peki, teyzenize ileteceğim.”

“İstediğin yere ilet!”

Birer eski et parçasını andıran bileklerime takılıyor bakışlarım. Üzerinde miladı dolmuş bir halhal öylece asılı duruyor. Üzerinde bir isim kazılı

“Şafağın yolcusu…”

Kumral saçlarımı makasla ilk kez kestiğim gün geliyor aklıma. Ağaçlardan dökülen yapraklar gibi, tane tane, tel tel… Sanki bir öğle yemeğinin mutsuz sonu… Son Akşam Yemeği tablosundaki kasvetli duruş gibi… Bileklerimi birbirine dokundurmaya çalışıyorum. Sıcaklık yok, aksine çok soğuk. Ayak parmaklarım bir ölü tabutundan farksız.

Basamak gıcırdayışı ve kıpırdanmalar hissediyorum. Hissim sevişen bir kadının soluğu… Karıncalanma, ürperme, kesik şarap kokusu… Ve sonsuz limon çiçekleri…

Limon çiçekleri… Teyzemi, dünyanın en şeytani varlığını babamla gördüğüm o gün… Akşam fısıltılarıyla bahçeyi sonsuzluğa boyuyor. Doğanın uyanışı, ritim tutuyor insan kalabalığına. Yıldızlar kümeleniyor, bir meleğin öpücüğü bulutlardan inen ritüel… İşte o gün, yaşamımın en korkunç, en plastik, en barbar günü! Ve annemin kendini raylara bırakışı…

Ağlamadım. Tek bir gün dahi gözyaşıyla ıslanamadı kehribar gözlerim. Kalbimin orta yerinde sahipsiz bir bebeğin cinayetini işlediler. Hiçbir şey konuşmadım. Tek bir kelime bile!

Ve doğum gününde, o ucube kadının doğum gününde bir anda çıktım ortaya. İğrenç espriler yaptım, bel altı küfürler savurdum. Bütün kadınlara ve bütün erkeklere dünyanın en iğrenç yaratıkları gibi baktım. Sonra… Koştum odama. Dolapları aradım önce. Bütün dolapları alaşağı ettim. Bulduğum ilk makasla kestim tüm saçlarımı. Sanki dünya benim saçlarımdı. Kestikçe rahatladım, kestikçe ağladım.

“Alın şu deliyi buradan!”

Makası aldım. Üzerine yürüdüm  Bıraksalar, bir bıraksalar bedenini parçalayacaktım onun. Leş kargaları için ne güzel de yem olurdu, ne ziyafet!

Ne vakittir bu odadayım? Karanlık ve ışığın şarapneli ne vakittir şarkı söylemiyor. Sabahları bir jilet gün ışığı… Kristal bardağımda kümeleniyor. Neden her sabah kristal bardağımda jiletler buluyorum?

Bir zamanlar balerindim ben. Evet, evet balerindim. Yoksa değil miydim? Yani öyle olduğumu sanmış olabilir miyim? Tıpkı geceleri koltuklardan çıkan aslanlar ya da dolabımda fink atan yavru ceylanlar gibi. Bazen de yüzler görüyorum. Birbirinin aynısı değil, hayır. Böyle meyve şeklinde ya da sebze biçiminde de değil. Piyanomun tuşlarında bana sesleniyorlar. Hatta bir sabah biri içimde uyandı. Tam kalbimin ortasında. Sen kimsin? diye soracak oldum.  “ Haddini aşma! “diye bağırdı bana.

Bilmemek hadsizlik miydi? Oysa tüm felsefe kitapları, tüm gerçekler aramanın esas olduğunu söylemiyorlar mıydı?  “Bulmak aramaktır.” Kim demişti bunu. Ben mi demiştim?

Amannn, birileri söylemiş işte. Ha ben ha birileri… Ne fark eder ki…

“Şafağın yolcusu….” Bir o vardı bir de dünyanın en güzel Arabistan’ı. Dünyanın en güzel Arabistan’ına gitmiştik onunla biz. Bu bir şehir efsanesiydi o zamanlar, dilden dile, kulaktan kulağa dolanan. Biz bulmuştuk orayı. İkimiz. Yalnızca ikimizin görebileceği ve hissedebileceği bir yerdi orası. Bir de Aşık Veysel’in. Ağaçların hiçbir mevsim solmadığı, asla kışın gelmediği… Bütün şairlerin uğruna can verdiği… Hatta Aşık Veysel’in bile orayı gördükten sonra kör olduğu söylentileri… Doğuştan değil diyorlardı, orayı gördüğü için kördü Aşık Veysel. Sonra biz bir akşamüstü trenlere çikolata yedirdik kırlık alanda. Annem henüz raylara bir kâğıt parçası gibi düşmemişti…

Bileklerimde hafif kıvrımlar oluşturuyorum yeniden. Defalarca deniyorum, olmuyor! Bileğimdeki halhalı pullanmış derimle çeviriyorum. Üzerinde bir tarih…

22.02.1988…Bundan tam yirmi yıl öncesi… Duvarımdaki takvime uzatıyorum elimi. Tanrım! Bugün 22.02…. İşte, bugün o gün! İçimi bir sevinç kaplıyor. Oynayıp, zıplamak istiyorum. Gösterişli bir şekilde hem de, oldukça gösterişli! Sağ taraftaki butona basıyorum. Hizmetçi kızı çağırıyorum

“Bana güzel bir sabun, bir de şampuan ayarla. Yıkanacağım.”

Hizmetçi kızın yüzünde garip bir dehşet yanıp sönüyor. Ayakları geri geri gidiyor. Ve çığlık çığlığa bağırıyor

“Hanımım, yetişin, iyice delirmiş bu!”

Onu tüm kuvvetimle itekliyorum. Basamakları bir kuş çevikliğinde iniyorum. Banyoya atıyorum kendimi. Suyun sıcaklığı o denli iyi geliyor ki… Suyun akışı… Huzur içinde çıldıracağım sanki. Banyonun kapısı vuruluyor, umurumda bile değil!

Bir çırpıda suyu kapatıyorum. Neşeyle şarkılar söyleyerek holü ve salonu geçip üst kata çıkıyorum. Herkes buz kesmiş, çünkü çıplağım. Çıplaklık ne müthiş bir şey! Saklamayacağım, hiçbir şey, hiçbir şey saklamayacağım!

Usul adımlarla dolabıma uzanıyorum. Pembe bale elbisemi giyiyorum. Aynada bir kez daha bakıyorum kendime. Gözlerimin içi parıldıyor. Konuşuyorum içimdeki diğeriyle

“O gün geldi, hazır mısın?”

“Hazırım. Hadi çabuk ol!” diyor bana ve gülümsüyor.

Zarif adımlarla pencereye çıkıyorum. Aşağı doğru huzurla bakıyorum.

“Anne,sana geliyorum.Dünyanın En Güzel Arabistanı’na…”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
Previous Post

Kaybolan / Bekir Dalgıç

Next Post

Mutluluğun Kavuşması / Elif  Uygun

Binnaz Deniz Yıldız

Binnaz Deniz Yıldız

ÖZGEÇMİŞ Binnaz Deniz YILDIZ.17.10.1985 tarihinde İstanbul’da doğdum.Girne Amerikan Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği bölümünden mezun oldum.Şu an Türkçe öğretmenliği yapmaktayım.Aynı zamanda Norveç PEN destekli İLKYAZ Edebiyat Platformu temsilcisiyim. 2019 yılında Çıkmaz Sokak adlı şiirim İngilizce ve Rusça’ya çevrilerek Moskova PEN’de yayınlandı.Birçok dergide yazdım.Türk Dili, Edebiyatist, Ot dergisi, Çıngı, Hayalbilgisi, Karakedi, Edebiyat Nöbeti, Edebiyat Atölyesi, Lacivert dergisi, Baykuş dergisi, İLKYAZ,İLKYAZ Kalemdaş… Kara Mahmut adlı öyküm Çankırı Karatekin Üniversitesi’nin düzenlemiş olduğu İstikal Yoluna Vefa Edebiyat yarışmasında okunmaya değer öyküler arasında seçildi.Syn Ataol Behramoğlu ve Syn Zülfü Livaneli de şiirlerimde kuvvetli imgelerin olduğunu dile getirmişlerdir.Bununla birlikte İspanya’da yayınlananTrabalibros Edebiyat Platformunda birçok şiirim yayınlandı, yayınlanmaya devam ediyor.

Next Post
Mutluluğun Kavuşması / Elif  Uygun

Mutluluğun Kavuşması / Elif  Uygun

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

No Result
View All Result

Hakkımızda

Kibele Kültür Sanat Logo

Kibele Kültür Sanat

Merhaba sevgili okur.

Mitolojide Tanrıların anası olarak bilinen Tanrıça Kibele’nin anaç, üretken, hayatın devamını sağlayan özelliklerinin uğruna inandık. Ve onun adını kullanıp Kibele Sanat olarak edebiyatta biz de varız dedik. Edindiğimiz misyonla amacımız; bizden önceki kalem ustalarımızın bayrağını, gelecek kuşaklara ulaştırmak. Çünkü edebiyat dünya tarihini içinde barındıran devasa bir ansiklopedidir… Devamını Oku

Arşivler

  • Ağustos 2025
  • Temmuz 2025
  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Eylül 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Aralık 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023

Kibele Kültür Sanat Logo

Kategoriler

  • Anlatı
  • Araştırma
  • Deneme
  • Genel
  • Hakkımızda
  • İnceleme
  • Kitap İncelemeleri
  • Masal
  • Öykü
  • Roman
  • Şiir
  • Sinema
  • Sizden Gelenler
  • Söyleşi
  • Tiyatro
  • Yeni Çıkanlar

Son Yazılar

  • Kalbi Temizlemek: Modern Dünyada Manevi Arınma
  • Aşkın Zamanı / Galip Uçar
  • Yönü Kayıp Pusula – Berfin Yoldaş
  • Mezarlık Başındaki Papatyalar
  • Yönü Kayıp Pusula / karbeyaztilki

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.

KİBELE Abone
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.