MÜCELLA (sayfa1)
Istanbul’ da Kapalicarsi esnafindan iki yakın aile arasında geçen bir evlilik öyküsünü kaleme almak istedim. O dönemler aileler arasında gençler birbirine uygun yaşam koşullarında yetişmişse, aile büyükleri kendi aralarında karar alarak bu evliliklerin gerçekleşmesi için ön ayak olurlardı.Aranan öncelik ise elbetteki ekonomik koşullarda birbirlerine denklikleri, eğitim durumları, yaşam şekli, çok önemliydi. Birbirlerini tanımadan aile büyüklerin vesilesiyle gerçekleşen evliliklerde mesafe olurdu.Duygular işin içine karistirilmazdi. Mantik evliligi adi altinda is sözleşmesi yapar gibi taraflar beklentileri doğrultusunda eş adayıyla uzun soluklu evlilikler yaşardı.Şimdilerde adına modernlik denilen rahatlık o dönemlerde yaşam koşullarında aranirdi.Iyi taninmis bir aile olmak, nezih semtlerde yaşamak, gelir durumunun iyi olmasi bugun bile aranan krirerler arasinda hala talep edilmektedir. Evlenen çift için herşey onlar adına organize edilir gelecek yaşamları, meslekleri, iş ve akrabalık ilişkileri çok önem verilen hususlardi. Böyle bir ön hazırlığın yapıldığı evlilik bu kez Sevgili MÜCELLA ve TALAT beyin kaderini belirleyecekti.Hayatları boyunca bir araya gelmemiş iki yetişkin, alınan onca eğitime rağmen ailenin aldığı karara itiraz etmeden uymakla mükellefti.Kendi kararları ancak ailesi içersinde geçerlilik kabul görürdü.
Örf, adet, gelennek ve göreneklerine fazlaziyla bağli iki ailenin, yurt disinda eğitim görmüş batı kültürünü benimsemiş iki genç yetişkin bireyin ailelerinin istegi üzerine görücü usülu evlilikleri çoktan onay görmüştü.Zaman icerisinde yaşanmisliklarin an gelip sadece birer hatiradan ibaret olduğu kaçınılmaz bir gerçeti. Ölümsüzlük belki de, yasarken elde edilen tüm tecrübelerin kalici eserlere dönüşmesiyle gerçekleşecektir.Evlilikte bu kalici eserlerde pay sahibiydi.Hayatin bizlere ne getireceği, bizlerden ne eksilteceğini hesaplamadan yasiyor kararlar alıyoruz. Bu kararlarin gekecek ýaşantimizdaki etkilerini öngöremeden öylece yaşayip saatleri, haftalari, ayları belki de yılları tüketiyoruz.Birimiz bugünü yaşamak güzelliğinden uzak öngöremediğimiz yarinlar için planlar yapiyor, hayatında bizler için farklı planlar kurduğunu bilmeden yaşiyoruz. Yaşadıkça öğreniyoruz, geçmiş yaşanmisliklara bel bağlayarak farkında olmadan bugünü de tüketiyoruz, kendimizi de boşu boşuna. Bize bahşedilen tek ömrü de.MÜCELLA hanım 1955 ISTANBUL Büyükada’da Aralık ayının ortalarında dünyaya geldi o zamanlar evde gerçekleşiyordu doğum sabahi sabah etmusyi annesi aylardir heyecan içinde cinsiyetini bilmedigi bebegiyle konuşmuş, uzun soluklu yürüyüşlerde ağrilari hafiflemişti. Cinsiyetini bilmediği icin fazla hazirlik yapamamişti.Şımdi pamuk pamuk elleri, mis gibi süt kokan teniyle, küçük prenses vardı kucağında. Buğday tenli, yosun yeşiline çalan gözleri, yüzü bir kalemle çizilmışcesine muntazam yüz hatlarına sahip, gülümseyişiyle yürek ısıtan bır bebek olarak dünyaya gelmiştir. Isim bile düşünmemişlerdi, bir anda aklina MÜCELLA ismi gelmişti.Annesi ULVIYE hanım eski osmanlı kültürüyle yetişmiş, geleneklerine bağlı, kocasına sevgi ve saygısından kusur etmeyen kendine has bir yaşam tarzını benimsemiş sakin mizaçli bir hanimefendiydi. Bu uyumlu uysal huyunun kızında da olması olması ayrıca mutlu etmişti.Bebeklik yılları çok huzurlu geçmişti sevgi dolu bur ailede büyümenin verdiği huzur hiç birşey de bulunamazdı.Babasi MITHAT bey ULVIYE hanımın tersine daha dişa dönük ticaret hayatina ailesinin yanında başlamış ileri görüşlü tam bir mantık adamıydı. Her şeyi zihninde tartar, ölçer, biçer kararlarını ona göre alır uygulardı. Senelerini kapalicarsidaki kuyumcu dükkanında geçirmişti. Esnafligi da, ticareti de babasından öğrenmişti, nazik, kültürlü sosyal kişiliğiyle oldukça sevilir sayılırdı çevresinde. Sık sık seyahate çıkardı MITHAT bey gittiği şehirlerden dönemin yazarlarına ait kitapları satın alır sahafcilar da vakit geçirmeyi severdi, eski yada yeni başım fark etmeksizin ilgi alanına hitap eden her türlü kitabı alır kütüphanesine genişletirdi.MÜCELLA anne ve babası tarafından sevgi ve şefkatle büyütülmüş, ailedeki bu huzurlu ve sakin ortam okul hayatında basarili olmasını sağlamıştı.Arkadaşlarıyla iletişimi çok iyiydi, yardımsever, merhamet doluydu. Geçen yıllar içerisinde de hayalperest bir kişiliğe bürünmüştü, fırsat buldukça okul çıkışı iskeleye iniyor vapurdan inen yolcuları inceliyor, gözlem yapıyor, farklı yaş gruplarındaki kişilere hayali karakterler yüklüyor kendince kısa öyküler kaleme alıyordu. Haftasonu olduğunda evlerine misafirliğe gelen akrabalarına yazdiklarini okuyup fikirlerini alıyor, yapacağı değişiklikleri eklemeleri çikarttiktan sonra onları gizli bir hazine sandığı gibi gördüğü evdeki annesinin ceyizliklerini sakladigi sandigi bosaltip icine istifliyordu. Evlilik yoktu ileriye donuk planlarinda varsa yoksa kitaplar.
Edebiyata düşkünlüğü bu yaşlarında başlamisti, iyi bir eğitim aldıktan sonra yazar olmak, dünyayı gezmek,kesfetmekle yanıp tutuşuyordu. Ķeşfedilmesi gereken yerler hakkında yazılar yazıp bunu herkesle paylasmak istiyordu. Her akşam bu hayalle geleceğe güzel dileklerde bulunup yastiginin altina dilek caputlari bitiktiriyordu.Uyuyor sabah erkenden kalkip evdeki kütüphneden yeni kitaplar alıp okuyordu . Babasının kütüphanesi bugünler için ona hazırlanmış gibiydi,seyahate çıktığı dönemlerde babası beğendiği ,ilgi alanı olan pek çok kitap alırdı, “kitaba yatırım yapmak geleceğine yatırım yapmak” derdi babasi.Kendini çok şanslı hissediyordu baba sayesinde okumadığı kitap kalmamış gibiydi.Okuduğu her kitapta kendini bambaşka duygularda bulunuyor, kurduğu hayallerde dünyası renkleniyordu.Herşey bir tiyatro sahnesiydi sanki düşlediği her karakterde kendini yeniliyor, gelişiyordu.
Mualla Sabir Güven