Her yer gecekondu o zamanlarda…6-7 yaşlarındayım,okul, eve bayağı mesafeli.Sabah uyanıyoruz,sokaklarda is kokusu,odaların içinde gümbür gümbür yanan kömür sobası.O zamanlar klima,ısı yalıtım ya da doğal gaz yok.
Sabah kahvaltıda,annemin yazdan yapıp, elle ovuşturup kuruttuğu tarhana çorbası var.Çorbaya ekmek doğramak bu zamanlardan gelmiş bana.Evler en fazla 2-3 katlı,mavi,yeşil,sarı her renkten boyalı duvarlar,altları sokakta oynayan çocukların ayak izleriyle dolu.Çatılardan gri dumanlar yükseliyor.Evimizin arka sokağı tren yolu.Pencereden geçen trenin tepesi ve dumanı görünüyor.Her gün onlarcasını görüyorum ama trene hiç binmemişim.Evlerin çatılarında salkım salkım buz sarkıtları var.Biraz sonra güneşten eriyecekler.Şıp şıp sular damlayacak.İnsanlar şimdiki gibi değil ,komşular aile içinden geliyor sanki,Herkes herkesin yakınını tanıyor.Kötülük yapmak,arkadan kuyu kazmak pek bilinmiyor.
Babamın üç tekerlekli sarı bir motoru var.Ön tarafa biniyorum,her sabah beni okula bırakıyor.Yolda dura dura gidiyoruz.Motorun kasasına okul çocukları da biniyor.15 dakika sonra okuldayız.Öğretmenler daha bir olgun o zamanlar.Sınıfın içindeki kömür sobası erkenden yakılmış,içerisi ılık.Duvarlarda öğrencilerin çizdiği resimler asılı,sıralar eski püskü, oyuk,silgi kırıntılarıyla dolu.Şimdiki gibi kek.cips,çikolata yok kantinde. Gevrek,gazoz,sandviç ve ayran…Çıkışta herkes yürüyerek gidiyor evine,okul servisi nedir? bilinmiyor o zamanlar. Arkadaşlıklar daha bir sıcak;kurs,dershane de yok.Evde ders çalışmaca hakim…Obezite kelimesi çok yabancı ,obez çocuk yok çünkü.Kimsenin evinde bilgisayar yok,enerjimizi sokak oyunlarında harcıyoruz.Arada kavgalar oluyor,tabii ki oyunla alakalı,tekrar oyuna devam…Bizim evin kaldırımda iki çapraz penceresi var.Mavi boyalı demirlerine annem ipten salıncak yapıyor,Bütün mahalle çocukları sırayla biniyoruz,sabrın,beklemenin ne olduğu buralardan geliyor bizim nesile.Şimdilere göre zorluklarla geçen çocukluğumuz;aslında saflıkla,iyilikle,güvenilirlikle geçmiş.Ne terör,ne yapay zeka, ne de endişeler var yarınlara…Herkes kendi yağında kavrulur,yarına umutla uyanır.Çoktan seçmeli olmayan sınav sorularını,kara tahtadan kağıda geçirir,altlarını boş bırakarak duygu ve bilgilerimizle sözlü cevaplardık.Ezber yapıp tahta önünde yüksek sözlü notu almak için kendimizi paralardık.Lise ye giderken saçımız iki örgü olmak zorundaydı.Yasaklar vardı;sonradan öğrendik bunların bizlere fayda sağladığını. Huzur kokan sokaklar şimdi yerini lüks rezidanslara bıraktı.Bizler mi yaşlandık yoksa zaman mı eskidi?