Bir köşe başında
Oturup tüm karmaşıklıklardan kaçıp
Senin kıyına
Dinleyemiyorsam sesini
Sesimi
Sen İstanbul’sun
Attığım çığlıklar
Geçip giden insanlar arasında
Sana yükselmiyorsa
İşte, biliyorum
Sen İstanbul’sun
Ah saçlarımın karacalığı
Bir gece gökyüzü
Doymaya ne hacet
Fakat yıldızların
Sislenmiş
Gözlerinin ardı
Seçemiyorum
Yıldızlaşmış
Ama
Göremiyorum gözlerini
Biliyorum
O vakit, sen İstanbul’sun
Gülüşlerini duymadım
Yazık
Alelacele gidişler
Bana bakma
Ben İstanbul’un muhaciriyim
Sense İstanbul’sun
Göremediğim gülüşlerin öyle söyler
Bir gece
Yine kaybolmuşum
Peşimde alacaklılar
Hüzünden
Bu ne yalnızlık
Babalığın nerede kalmış
İstanbul?
İstanbul’san
Sor beni
Ben sende kayıbım
Sev beni en mavi hallerinle
Bir asa ol
Kaldır beni arşıalaya
Ne gerek var böyle uzaktan
Dikilmiş tüm dünyaya gözlerin
Yansımasını arıyorum tanrılığının
En içtenlikle
Pek umutsuzlukla
Gözlerim akıllandı diyor
Ama bilmiyor
Kalbim hala dolanıyor
Senin sokaklarında, sessizce
Ah, sen İstanbul’sun
Gölgelerin ardında, sokakların kıvrımında
Bir şairim dizelerinde
Seni okuyan, seni soluklayan
Bir nefeste