bak dinle,
şimdi sana ıspanaklı somon tarifi vereceğim.
kulağını dört aç
bir kerede anlatıp hemen gideceğim.
seni dşünürek soyduğum soğanı
paramparça ettiğimiz duygularımız gibi
ince ince dildim.
saçlarını yıkar gibi
ılık ılık yıkadım ıspanakları.
iki tatlı kaşığı salçayı koyacakken tavaya
tatlı dedim ya aklıma geldin,
kokun dağıldı odaya.
ne çok ortak yönü varmış,
üç yüz gram somonla yumruk kadar kalbimin.
ne kalbim haketti bu denli unutulmayı
ne somon kapı önünde bırakılmayı.
tam üç saatimi aldı.
dört
beş
altı.
altta ıspanaklı somon,
üstte bir ekmek,
ve ortada bir not kartı.
önce sana vermeliyim diye düşündüm,
köşedeki marketin önünde dikildim.
sonra beni gördüğünde
şekerden evi olan cadının bakışlarını andıran bakışların geldi aklıma irkildim.
kapının önüne geldiğimde aylar sonra
rengarenk bir çift terlik,
krem rengi bir babet,
içimde hisler çarşısı.
endişe,
korku,
ve saçma sapan bir saadet.
renkli terlik ne güzel yakıştı ıspanaklı somona.
saat altıyı geçiyordu,
yakalanmadan çıkmalıydım sana.
ben beni görmediğini zannediyordum.
eli ayağı doluydu,
yavrusuna yemek taşıyan penguen gibi
paytak paytak geliyordu.
seni uzaktan izlemek,
ne bakmaktı ne görmek.
yarar gibi ortasından bir kütüğü,
üst üste koyup
aşkı sevgiyi mutluluğu,
nasıl yaptık kendimize bu kötülüğü.
bir teşekkür telefonu bekliyor tabi insan,
ah bir arayıp sorsan.
allahın kitabın varsa al onu dedi ordan.
bu nasıl sözdü,
bu nasıl lisan.
çöpe dök gitsin dedim,
nimettir dökülmez dedi.
kedilere ver yesinler dedim,
emektir verilmez dedi.
nimetlerin anası değil miydi
çöpe atmaktan beter ettiğimiz aşk?
emeklerin en yücesi değil miydi
dişimizle tırnağımızla sabır?
dediğin gibi oldu,
geri döndüğümde koyduğum yerde duruyordu.
kucağıma aldığımda ıspanaklı somonu,
burdan gidelim diye yalvarıyordu.
son kez sahilde yürüdük.
denizi izledik beraber.
arkamdan seslendi birisi,
ateşin var mı birader?
sigarasını yaktı.
sinsi sinsi ıspanaklı somona baktı.
bakışlarından belliydi,
pakette ne var diye soracaktı.
karnı açtı,
paketi açtı,
kaldırıma oturdu öte yanda
uzun ve sıska bacakaları yemek masası oldu bir anda.
ıspanaklı somona son kez baktım,
yürümeye başlamadan evvel bir sigara yaktım.
kısmet başkasınındı niyet senin,
o kadar ağırdı ki bu sahne,
sigaramın dumanını dağıtırken
beli bükülüyordu yelin.
rızkından başkası yalanmış insana.
ıspanaklı somon senin rızkın değildi.
senin rızkın bu şiirdi.
ıspanaklı somon bu şiirin vesilesiydi…