Okulun ilk günü herkesin gözü havalı ayakkabılarımda olacaktı.
Adımlarım sıklaştıkça ışıklar da hızlanıyordu.
Bu göz kamaştırıcı nesnelere sahip olmanın coşkusuyla, birilerinin hayranlık dolu bakışlarını yakalamaya çalışarak yerime oturdum.
Midemde sıcak bir yılan sürünmeye başladı.
Dudağımı ısırıyor, yanaklarımın içini kemiriyor, onun ayakkabılarından gözlerimi alamıyordum.
Sanki gerçek raptiyelerle tutturulmuştu yüzüme.
“Sen o değilsin!”
Ayaklar yere bastığı anda ayakkabının sağında ve solunda turkuaz renginde parlak iki nokta beliriyor, bu noktalar oldukça hızlı bir biçimde ayakkabıyı turlarken hipnotik zikzaklar çiziyordu.
Ne muhteşem bir görüntüydü o öyle!
Benimki ise sadece tabanlarındaki kırmızı ışığın bir anda yanıp sönmesinden ibaret bir meziyete sahipti.
SON