Yeşilin bütün tonları.Seslerin yankılandığı,berrak buz gibi suların aktığı,kuşların cıvıltısı,börtü böcek sesleri….
Huzur,oksijen,sakinlik…Burası Ege’nin derinliklerinde kalmış kafa dinleme yeri, devasa çamların bulunduğu orman…
Her sabah ağaçların dallarından başlayıp toprağın derinliklerine kadar uzanan varlığın görünmeyen yüzü Gölge…Kimse ona dokunamaz,heybetlidir,koruyucudur.Kocaman çamların gövdesine her sabah siner,gün boyu yaprakların fısıltısını,kuşların şarkılarını dinler.Yalnızlık onun en sadık dostudur.Her adımında ona eşlik eder.İçe dönük kendi dünyasındadır.Ağırdır.asla acele etmez.Etrafındaki olayları sindirerek seyreder.Canlılara kimi zaman zırh olur.
Her gün saatler ilerledikçe gölgenin tam karşısına Işık gelirdi.Her sabah çiğ taneleriyle dans eder,bütün çiçeklerin taç yapraklarına öpücük kondururdu.O yaşamın ta kendisiydi.Her şeye can veren,aydınlatan,ortaya çıkaran, sıcacık Işık, ormanın neşesiydi.Etrafında kelebekler,arılar,rengârenk böcekler uçuşur sevgiyle Işık ‘a aşk melodileri fısıldarlardı.Gölge Işık’ı hep uzaktan izlerdi.Ondaki enerjiyi görünce daha da sessizleşirdi.Ormandaki herkes Işık’ın peşindeydi.Gölge hep tek başınaydı.Bazen rüzgârın hışırtısıyla adım atmak istese de Işık’a doğru,Işık Gölge’yi dağıtır,Gölge ise Işık’ı yutmak zorunda kalırdı.Birbirlerine ne kadar yaklaşsalar o kadar yok olurlardı.Onlar aynı madalyonun iki farklı yüzüydü.Ne birbirlerini tamamlayabiliyorlar ,ne de bir araya gelebiliyorlardı.Aynı ağaçları saran iki yabancıydılar.
Bir gün ormanda aniden korkunç bir fırtına çıktı.Şimşekler gökyüzünü aydınlatıyor,ağaçlar,toprak yağmurla dövülüyordu.Rüzgâr ağaçları kökünden sallıyor,canlılar korkuyla yuvalarına sığınıyordu.Işık bu hengâmenin arasında gidip gelmeye,kaybolmaya başladı.Parıltısı azalıyor,gücü bitiyordu.”İmdat!imdat! yok oluyorum yardım et!” diye seslendi Gölge ‘ye.Etrafında ne bir kelebek,ne bir arı,böcek kimse kalmamıştı.Az önce attığı kahkahalar hıçkırığa dönüşmüştü.Tam o sırada Gölge’den bir atak geldi.Fırtına kendini koparırken Gölge çamların arasından sıyrılıp Işık’a doğru ilerledi.Rüzgârın sesiyle Işık’ın yardım çığlıkları birbirine karışıyordu.Gür ,serin sesiyle Işık’a seslendi Gölge:”İyi misin?” “Hayır değilim,enerjim bitiyor,tükeniyorum,lütfen bir şeyler yap!” Normalde birbirini yok ederlerdi.Ama durum farklıydı şimdi. “Dayan,kurtaracağım seni,kımıldama,kendini yorma!”Gölge Işık’a bir anda kalkan olup,onu içine aldı,gizledi.Fırtına bitinceye kadar onu dinlendirdi,içinde sakladı.
Fırtına nihayet bittiğinde orman ufak ufak canlanmaya,canlılar ürkek ürkek yuvalarından çıkıp boy göstermeye başladılar.Işık hasta gibiydi.Parlamak istiyordu ama üzerinde halâ Gölge’nin hakimiyeti vardı.Gölge ise hiç olmadığı kadar iyi hissediyordu kendisini.Işık’ın sıcaklığını iliklerine kadar almış,yalnızlığın duvarlarını yıkmıştı.Artık Işık’la Gölge birbirlerinin tamamalayıcısı olmuşlardı.Biri olmadan diğeri gelmiyordu.Ormanın iki dengesiydiler.
Hayatın karmaşıklığını,zıtlıkların uyumunu,her şeyin birbiriyle zincirleme bağlandığını gösteren örnek iki semboldü IŞIK VE GÖLGE…
.