Kimse anlamaz, kimse bilmez insanın ne acılar çektiğini. “Bu da dert mi?” derler, anlatır öğütlerini. Oysa insanın derdi, kendine has; kimseye anlatılmaz, anlatılsa da anlaşılmaz. İşte ben, öyle zamanlarda köşeme çekilir, kendi kendime mırıldanırım: “Ulan, ne dertler var be!” Sonra sigaramı yakar, kahveden derin bir yudum alırım. Ama hiçbir zaman kimseden çare istemedim, tavsiye beklemedim. Daha doğrusu, derdime küfür edilmesini de beklemedim. İnsanlıktan bir şeyler beklemeyi çoktan bıraktım. Dedim ya, artık köşemdeyim; sessizliğin içinden yankılanan bir sessizlik benimkisi. Sesimin çıktığı kadar sessizim.
Evim insiz değil, aksine tıklım tıklım dolu. Öyle ki, iğne atsan yere düşmez; fısıltı bile sağır eder. Ama ben ne yaparım biliyor musun? Gülerim. “Ulan, derdine!” der, geçerim.
Bir de aklıma gelmişken anlatayım: Herkesin hayatında bir şehir vardır, sırtını döndüğü ya da hasretle baktığı. Bir oda, bir yastık vardır; hesap günü geldiğinde suskunluğun en büyük kelime olduğu yer. Ve bazı insanlar vardır, hayatına en kötü günlerinde şahit olup seni o gün değil, başka bir günde vurmayı seçenler. Onlar hem iyi gününde hem kötü gününde yanındadır; dost sanırsın, güvenirsin. Ama işte o anda yanılırsın.
Dere, eğer şiddetle akıyorsa kir tutmaz, arınır. Kötü günde de iyi günde de dere hızlı akar. Ancak ne zaman durulur, işte o zaman bulanır. Bu dünyada öyle insanlar vardır ki, sivrisinek kadar küçük ama bir o kadar mide bulandırıcıdırlar. Çünkü onlar, kanın en lezzetli olduğu anı bekler, en güzel canı yakmak için. Dere durgunsa, o taşların yerini oynatan bir balıkçı çıkar ortaya.
Benim tasvir ettiklerim, işte bu balıkçılardır. Başkalarının hayatında balıkçı olmayı görev edinirler. En dingin anı bekler, suyun altındaki taşların yerini değiştirirler. Balık anlamaz; ona yem tatlı gelir. Oysa o yem, akşam sofralarında bir meze olarak servis edilmek için hazırlanmıştır. Balığın vurulduğu an, balıkçının zaferidir. Dere ve suyun hikâyesini yalnız balık bilir, ama çok geç anlar.
Hayatın bu karmaşasında ben, köşeme çekilip tüm bunları izlerim. Gülerim, düşünürüm ve tekrar gülerim. Çünkü bazı şeyler ne anlatılabilir ne de anlaşılabilir; yalnızca yaşanır ve geçer.
YanıtlaYönlendir |