Kuvvetli Bir Alkış varoluşsal sancılar çeken ve bir portakalın içinde yaşadığı önceki hayatını özleyen bir adam, onlarca yılı kapsayan bir öyküyü anlatıyor diye kısaca özetlenebilir lakin dizi hakkında bilgiler vermeden önce yönetmen Berkun Oya’ya bakmak önemli.
Berkun Oya tüm yapımlarına kendi imzasını atan ve alanında çıtayı farklı bir yere taşıyan özel bir yönetmen. 1997 doğumlu olan yönetmen kısa sürede alanında önemli işler yaparak rüştünü ispat etti. Mimar Sinan Üniversitesi tiyatro bölümü mezunu ve kendisinin kurduğu özel bir tiyatro da var. Aynı zamanda senarist yazar ve hatta bir dönem oyunculuk yapmış.
İlk defa seyirci karşısına 2000 yılında çıkan Berkun Oya Son isimli dizi ile birçok insanın ilgisini çekmiştir. İyi Seneler Londra ve Cici isimli eserleri yönetmenin kendi çizgisini net bir biçimde gösterdiği üst segmentte yapımlardır.
Berkun Oya takipçilerinin son derece iyi bildiği gibi tamamı ile birçok yapıtında hicivi kullanır. Cici bunun en iyi örneklerindendir. Çok tartışmalı Bir Başkadır isimli dizisi ise başka bir tartışma konusudur. Tüm bunlara istinaden Berkun Oya’yı ya çok seversiniz ya da hadi canım sende diyebilirsiniz.
Gelelim Kuvvetli Bir Alkış isimli 6 bölümlük her bir bölümü 25 ile 30 dakika arasında süren diziye. Tamamı ile absürt bir komedi ama çok iyi kara mizah öğeleri de içeriyor. Diziyi anlayabilmek için sakin bir ortamda saniye kırpmadan izlemek gerekiyor.
Kuvvetli Bir Alkış film olarak bile sinemada keyifle izlenebilecek ve hareketliliğini kaybetmeyen, senaryo açısından tıkanmayan bir yapım.
Ağırlıklı olarak tek bir mekanda geçiyor. Ana baba ve oğul üçgeninde olan bu dizide yan karakterler filmin vermek istediği mesajı güçlendiriyor.
Yine son derece özgün bir dili olan bu yapımda didaktik bir uslüp kullanılmadan toplumsal göndermeler yapılıyor. Devrimcilere Kudret isimli karakter üzerinden yaptığı gönderme yönetmenin bakış açısını sergilemesi noktasında da ilginç. İkisinin konuşması tam olarak bir tiyatro performansı gibi ve mutlaka izlenmeli. Lakin dizinin ilerleyen bir başka sahnesinde Kudret bir başka biçimde insanın karşısına çıkıyor ve doğal olarak yönetmenin tüm diğer eserlerinde olduğu gibi sorgulamaya insanı itiyor.
İzlemesi kolay bir eser değil ama başka bir deneyim. Anne karnında çocuğun dünyaya uyumsuz halleri. Doğmak da istemiyorum ölmek de istemiyorum düşüncesi kimilerimize çok da yabancı değil.
Bir kadının mutsuzluğu ve bence bir metafor olarak da tanımlanabilecek yoga ve meditasyonla bu işin çözülemeyeceği, evliliklerde eşler arasında olan iletişimsizlik, aynı ev içinde kocaman yalnızlıklar filmin temaları arasında yer alıyor. Baba karakteri biraz daha silik. Derinlikleri olarak ve kurguda sapmalar olmayan eli yüzü düzgün bir çalışma.
Bu kadar sığ, basmakalıp şablonlar ile yapılmış ruhunu yitiren dizilerin dışında başka bir dizi. Birçok konuda öfkeli bir dili olduğu da söylenebilir. Dizi de müzikler çalışma ile uyumlu. Gri tonların olması ise yönetmenin dünyada hangi yönetmenlerden etkilendiği ki yapımın dili de göz önüne alındığı zaman net bir biçimde ortaya koyuyor. Sonuç olarak kitsch yapımlardan sıkıldıysanız, Sıcak Kafa ikinci sezon da yok ne izlesek diyorsanız bence izlenmeye değer.