Adalet dediğiniz nedir? Geç geldiğinde hâlâ adalet mi olur? Aristoteles’in dediği gibi, “Adalet, zamanında yerine getirildiğinde adalettir.” Geç gelen adalet, bir enkazın üzerine dökülen su gibidir; ne yangını söndürür ne de yıkımı telafi eder. Sormazlar mı insana, “Ben onca acıyı çekerken, umutlarımı birer birer kaybederken, nerede kaldınız?” diye.
Adaletin geç gelmesi, toplumun vicdanını kör eder. İnsanlar sistemlere güvenmez, umutsuzluk bir karabasan gibi çöker. Adaletin geç kaldığı bir yerde, kim hakkını aramaya cesaret edebilir? Hakkını arayanlar, sadece daha büyük bir karanlığa itilmez mi?
Bir araştırma diyor ki: Haksız yere ceza alan bir insanın hayatı, onarılmak yerine daha da kötüye gider. Adalet geciktiğinde, sadece birey değil, toplum da yaralanır. Adaleti zamanında sağlayamayan bir sistem, kendi temellerini çürütür.
Bana haklı olduğumu yıllar sonra söyleseniz ne fark eder? Benim gençliğim, umudum, yaşama sevincim geri gelir mi? Bana kaybettirdiğiniz o yılları hangi yasa, hangi düzen telafi edebilir? Bu yüzden isyan ediyorum. İsyanım sadece kendim için değil, adaleti geç gelen herkes için.
Çağrım size, ey adaleti savunanlar! Adaletin sadece bir karar olmadığını, aynı zamanda bir zaman meselesi olduğunu anlayın. Geç gelen adalet, sadece adaletsizliktir. Bu çürümüş düzene sessiz kalmayın. Çünkü bir gün bu adalet zinciri sizin de boynunuza dolanabilir.
Adaletin gecikmediği bir dünya kurabiliriz. Cesur olun, hakkınızı savunun ve susmayın. Çünkü adalet, sustukça geç kalır. Ve biz, bir daha geç kalmaya tahammül edemeyiz.