• Destek
  • Üye Ol
  • Yazar Girişi
  • Abone Ol
0 553 423 00 17 kibelekulturs@gmail.com
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
No Result
View All Result
Home Öykü

Eksik Zamanların Odası

Fadime Kiremit by Fadime Kiremit
8 Ağustos 2025
in Öykü
0
Eksik Zamanların Odası
0
SHARES
9
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter

Mina, hayatı boyunca eşyalarını kaybeden bir insandı. Sadece sıradan şeyler değil, en çok ihtiyacı olduğu anlarda, en çok değer verdiği nesneler yok olurdu. Sabahları tek bir çorabını, önemli bir davet öncesi en sevdiği kolyesini, tam da okuduğu sayfanın ayracı olan o küçük notu… hepsi sanki birer hayalet gibi buharlaşırdı. Herkes ona, “daha düzenli ol” derdi ama Mina biliyordu; bu sıradan bir unutkanlık değildi, bu bir isyandı.

Bir akşam, en sevdiği kitabını okurken, tam da en heyecanlı yerinde gözlüğünü bulamadı. Yatağını, masasını, kitaplığını didik didik etti, ama yoktu. Sinirle yatağına oturdu ve fısıldadı: “Nereye gidiyorsunuz? Neden beni böyle mağdur ediyorsunuz?”

O anda, odanın içinde garip bir yankı duydu. Sanki bir ses, uzak bir yerden, “Gel ve gör,” diyordu. Mina, sesin geldiği yöne, yani yatağının altındaki boşluğa baktı. Orada, daha önce hiç fark etmediği, kenarları parlak bir ışıkla çerçevelenmiş küçük bir kapı vardı. Kalbi hızla çarparak, kapıya yaklaştı. Tereddüt etmeden, kapıyı araladı ve içeri girdi.

İçerisi, bir paralel evren gibiydi. Bir oda… Hayır, bir oda değildi. Bu, Mina’nın hayatından kopmuş anıların, eşyaların ve zamanın toplandığı bir yerdi. Ortada, tek bir çorabı bir kürsüde durmuş, diğer kayıp çoraplara hararetle bir şeyler anlatıyordu.

“Hanımlar, beyler,” diyordu çorap. “Yeter artık! O, bizi hiçbir zaman bir çift olarak takdir etmedi. En önemli günlerde birimizi çekmecenin en derinliklerine attı. Bizi bir çift olarak düşünmeden, birer birey olarak görmedi.”

Mina, nefesini tutarak dinliyordu. Odada, kayıp notlar, unutulmuş anahtarlar, tek küpeler ve sayısız kalemler vardı. Hepsi, Mina’nın onları nasıl ihmal ettiğinden, nasıl umursamadığından bahsediyordu. Birbirlerine destek veriyor, Mina’ya olan kırgınlıklarını dile getiriyorlardı.

Tam o sırada, en sevdiği kolyesi fısıltıyla araya girdi: “Ama o beni, en özel günlerinde takardı. Onun boynunda, her zaman parlamıştım. Ben, onun en güzel anılarının bir parçasıydım.”

Kolyenin sözleri, diğer eşyalar arasında bir tartışma başlattı. Kimisi Mina’nın ihmalkarlığını vurgularken, kimisi onun sevgisini ve değerini savunuyordu. Mina, bu konuşmaları dinlerken, aslında sadece eşyalarını değil, o eşyalarla birlikte yaşadığı anıları da kaybettiğini fark etti. O küpenin tekini kaybettiği gün, aslında en yakın arkadaşıyla tartıştığı gündü. O kalemi kaybettiği gün, en önemli sınavına girdiği gündü.

Mina, bu paralel odanın kapısından dışarı çıkarken, sadece eşyalarını değil, kendi ihmalkarlığını da bulmuştu. Gözlüğü, kapının hemen yanındaydı. Gözlüğünü taktı ve o günden sonra, hayatındaki her eşyaya, her ana daha çok değer vermeye başladı. Çünkü artık biliyordu ki, her eşya, bir anının fısıltısını taşıyordu ve o fısıltılar, bir gün isyana dönüşebilirdi.

Mina, o kapıdan çıktıktan sonra, artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. Eşyalarına bakış açısı tamamen değişmişti. Her bir nesne, onun için sadece bir eşya değil, yaşayan bir varlık gibiydi. Sabahları çoraplarını giyerken, onlara içinden “Günaydın,” diyor, kahve fincanını eline aldığında, o fincanın onunla birlikte geçirdiği sabahları hatırlıyordu. Artık hiçbir eşyasını kaybetmiyordu, çünkü onlara kaybolmalarına sebep olacak bir boşluk bırakmıyordu.

Ancak, bir gün dükkânından aldığı yeni bir defteri kaybetti. O defter, çok özeldi. Hayallerini, gelecekle ilgili planlarını yazacaktı. Defteri bulmak için tüm evi aradı ama yoktu. Panikle, yatağının altındaki kapıya doğru koştu. Kapıyı aralayıp içeri girdiğinde, oda eskisi gibi değildi. Bir sessizlik hakimdi ve ortada, diğer eşyaların arasında, yeni defteri duruyordu.

Defterin sayfaları bembeyazdı, içinde tek bir kelime bile yazılmamıştı. Ancak defterin kendisi, diğer eşyalarla konuşuyordu. Defterin sesi, Mina’nın en derin korkularını yansıtıyordu: “O, beni doldurmaktan korkuyor. Ya başarısız olursa? Ya hayalleri gerçekleşmezse? O yüzden beni kaybetmeyi tercih etti, çünkü hiç başlamazsa, hiç hayal kırıklığına uğramaz.”

Mina, defterin sözleriyle sarsıldı. Eşyaların isyanı, sadece Mina’nın unutkanlığına karşı bir tepki değil, aynı zamanda onun içsel korkularına, kendisiyle yüzleşmekten kaçınmasına karşı bir itirazdı. Mina, bugüne kadar eşyalarını kaybettiğini sanıyordu, ama aslında kendisini kaybediyordu. Kendine inanmaktan, hayallerinin peşinden gitmekten korkuyordu.

Odaya doğru bir adım attı. Diğer eşyalar, onu görünce sustu. Mina, yavaşça deftere doğru yürüdü ve onu eline aldı. Defteri sıkıca tuttu ve fısıldadı: “Haklısın. Korktum. Ama artık korkmuyorum.”

Defteri alıp kapıdan dışarı çıktı. O gece, elindeki boş defterle oturdu ve tüm hayallerini, tüm korkularını, tüm umutlarını yazmaya başladı. Her bir sayfa doldukça, kalbindeki boşluk da doluyordu.

Artık biliyordu ki, evindeki her eşya, sadece bir nesne değil, onun hayatının, hatıralarının ve duygularının bir parçasıydı. Ve o eşyalarla olan ilişkisi, kendi benliğiyle olan ilişkisinin bir yansımasıydı. Kaybolan eşyaların isyanı, aslında onun kendi benliğini bulma yolculuğunun bir başlangıcıydı. Ve o günden sonra, Mina’nın evi, kaybolan eşyaların değil, bulunan umutların ve yazılan hikayelerin evi oldu.

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
Tags: #kayıpanlameşyafarklılıkoyku
Previous Post

Düşler Perisi

Next Post

Son Zamanlarda Türkiye / Sezgi Kaya

Fadime Kiremit

Fadime Kiremit

Kendi kendine olan birinin yolculuğu...

Next Post
Son Zamanlarda Türkiye / Sezgi Kaya

Son Zamanlarda Türkiye / Sezgi Kaya

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

No Result
View All Result

Hakkımızda

Kibele Kültür Sanat Logo

Kibele Kültür Sanat

Merhaba sevgili okur.

Mitolojide Tanrıların anası olarak bilinen Tanrıça Kibele’nin anaç, üretken, hayatın devamını sağlayan özelliklerinin uğruna inandık. Ve onun adını kullanıp Kibele Sanat olarak edebiyatta biz de varız dedik. Edindiğimiz misyonla amacımız; bizden önceki kalem ustalarımızın bayrağını, gelecek kuşaklara ulaştırmak. Çünkü edebiyat dünya tarihini içinde barındıran devasa bir ansiklopedidir… Devamını Oku

Arşivler

  • Ağustos 2025
  • Temmuz 2025
  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Eylül 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Aralık 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023

Kibele Kültür Sanat Logo

Kategoriler

  • Anlatı
  • Araştırma
  • Deneme
  • Genel
  • Hakkımızda
  • İnceleme
  • Kitap İncelemeleri
  • Masal
  • Öykü
  • Roman
  • Şiir
  • Sinema
  • Sizden Gelenler
  • Söyleşi
  • Tiyatro
  • Yeni Çıkanlar

Son Yazılar

  • Kalbi Temizlemek: Modern Dünyada Manevi Arınma
  • Aşkın Zamanı / Galip Uçar
  • Yönü Kayıp Pusula – Berfin Yoldaş
  • Mezarlık Başındaki Papatyalar
  • Yönü Kayıp Pusula / karbeyaztilki

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.

KİBELE Abone
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.