Sislerin içinden yankılanır yalvarışlarım,
Zamanın gölgesinde kaybolmuş adım.
Bir eski rüyanın kırık aynasıyım,
Yansımam eksik, suretim yarım.
Gecenin koynunda uyur hatıralar,
Sessiz bir fısıltı olur rüzgârda.
Bir çocuk sesi gelir uzak diyarlardan,
Unutulmuş şarkılar söyler yarım ağızla.
Bir salıncak gıcırdar solgun bahçede,
Ama artık sallanmaz üstünde kimse.
Ay ışığı düşer boş tahtasına,
Gölgeler oynar, yanlızlık etrafında
Elleri küçük, gözleri büyük bir çocuk,
Uzanır hayalin uçurumuna.
Eksik kalmış masallardan düşer yıldızlar,
Kırık dökük cümleler akar,hayat defteri dolar.
Bir çift ayakkabı unutulmuş bir kapıda,
Toza bulanmış, bekler bir el uzansın diye.
Bir fırça, bir defter, yarım kalmış bir resim,
Renkleri solmuş, yarım kalan bir oyun gibi.
Eksik kaldı ne varsa, tamamlanmaz artık,
Yıllar alıp götürdü en saf baharı.
Ne dönüp gelen var eski sokaklara,
Ne de boya kalemleri duvarlarda.
Kırık bir ayna gibi paramparça rüyalar,
Bir yüz var orada ama belli belirsiz.
Zamanın elleri silmiş suretimi,
Eksik anılarla yaşar bir yalnızlık denizi.
Ama yine de sorar içimde bir ses,
Nereye gider eksik kalan hatıralar?
Bir kuş olup mu uçar göğe yükselir?
Yoksa toprak mı örter, sessizce uyurlar?
Bilmiyorum…
Sadece geceleri, rüzgâr esince,
Bir uğultu duyarım derinlerde.
Eksik anılar okşar tenimi usulca,
Ve ben her seferinde kaybolurum bilinmezlikte.