• Destek
  • Üye Ol
  • Yazar Girişi
  • Abone Ol
0 553 423 00 17 kibelekulturs@gmail.com
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
No Result
View All Result
Home Öykü

Depresyonda Olan Bir Meleğin Öyküsü / Eyüp Toru

Eyüp Toru by Eyüp Toru
4 Şubat 2025
in Öykü
0
Depresyonda Olan Bir Meleğin Öyküsü / Eyüp Toru
0
SHARES
23
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter

1850 yıllarında İngiltere’nin York şehrinde güzeller güzeli bir kız yaşardı. O dönem için zengin ve aristokrat olan bir ailenin iki çocuğundan biriydi. Ağabeyi, reşit olur olmaz İngiltere ordusuna katıldı ve bir daha eve dönmedi. Üç kişilik çekirdek bir aile olarak kalakaldılar. Emily öylesine güzeldi ki bütün bir şehir bu güzelliğin altında eziliyordu sanki. Ona âşık olanlar, aşk mektubu yazanlar, delirenler, kendinden geçenler ve delicesine kıskananlar çoktan daha fazlaydı. İki günde bir evleri, Emily’i görmeye gelen ailelerle doluyordu. Anne ve babanın, kızlarını kimseye vermeye niyetleri yoktu. Bencilce bir düşünceyle onu kimseyle paylaşmak istemiyorlardı. (En azından şimdilik
görünen şey buydu.) Anne durumdan iyiden iyiye rahatsız olmaya başladı. En başlardaki kızgınlıklar, öğütler, nasihatler giderek öfkeye dönüşmüştü. Kocasıyla defalarca konuşup ikna ettikten sonra bir akşam Emily’i zorla evin aşağısındaki mahzene kapattılar. Ellerini ve bacaklarını zincire vurarak… Daha sonra da bir söylenti, dedikodu çıkararak insanları kızlarının bir gençle kaçtığına ikna ettiler. Önceleri birazcık homurdanmalar oldu ancak unutmaya ve alışmaya meyilli olan insan yeniden gündelik hayatına döndü. Olayın üstü örtüldü. Emily, tam tamına yirmi beş yıl burada tek başına ve odadan hiç dışarı çıkmadan yaşamak zorunda kaldı. Zincire vurulmuş halde… Annesinin getirdiği gündelik saçma yiyeceklerle ve kendi dışkısının üstünde yatarak… Bir düşünün bunu? Bu
acının tarifi var mıdır? Yok, yok, yok… Olayın peşini bırakmayan bir rahibin polise yazdığı yazıyla yirmi beş yıl sonra o odadan çıkabildi Emily. O odadan çıktığında sadece yirmi beş kiloydu. Evet, yanlış duymadınız. Tam yirmi beş kilo… Hemen hastaneye kaldırıldı. İlk sözü ise şu oldu. “Havayı koklamak ne güzel…”

Doktorlar hayatta kalmasının bir mucize olduğunu söylediler. Ama olmuştu işte. Gerçi buna nasıl mucize diyeceksiniz ki? Annesinin yüksek dozda ilaç aldığı ağır bir depresyon hastası olduğu tespit edildi. Yargılandı, idam cezasına çarpıtıldı. İdamın gerçekleşeceği yere giderken yanında duran polisin silahını aniden alıp intihar etti. Emily’nin babası ise yaklaşık üç yıl önce ölmüştü. Cesedi yatak odasındaki giysi dolabından çıkarıldı. Zavallı Emily, aklının ucundan bile geçmeyecek vahşice bir kaderi yaşamıştı. Bu olaydan yaklaşık dört ay sonra
hastane odasında, gece saat iki sularında hayata gözlerini yumdu. Yaşanan kötü olayın ardından on bir yıl geçti. Ev harabe bir halde öylece duruyordu. Lanetli ev olarak anılmaya başlamıştı. İnsanlar bu evin yanından bile geçmemeye gayret gösteriyorlardı. Mahallede yaşayan ve lise öğrencisi olan dört arkadaş, lanetli ev diye adlandırılan eve girmeye karar verdiler. Çünkü kim daha cesur oyunu oynuyorlardı. O yaşlarda hep olan şeylerdir bunlar. Kendine, diğerlerine kanıtlama çabasının son derece yüksek olduğu yaşlar ve yıllar… Gece yarısından sonra gizlice eve girdiler. Korka korka ama birbirlerine belli etmeden odaları gezmeye koyuldular. Bekledikleri gibi çıkmadı ev. Ne ses duydular ne de hareket eden herhangi bir şey gördüler. Yıkık dökük bir evdi alt tarafı. Ötesi yoktu. Sıkılıp gitmeye yeltendiler. Yatak odasından çıkacakken içlerinden birisinin gözüne işlemeli tahta bir kutu ilişti. Ranzanın altında kalmıştı. Merak edip açtı ve içinden sararmış bir mektup buldu. Cebine koyup evden uzaklaştılar. Biraz daha sohbet ettikten sonra herkes evine dağıldı. Mektubu bulan çocuk, mektupta neler yazıldığını merak ediyordu. Yatmadan önce cebinden kâğıdı çıkardı ve okumaya başladı. Mektupta şunlar yazıyordu.

“Merhaba Anne,
Sürekli bıkmadan usanmadan bana mektup yazmayı lütfen bırak! Defalarca izah etmeme rağmen beni anlamamakta ısrar ediyorsunuz. Daha ne yapmam gerekiyor? Ne söylemem gerekiyor, inan bilmiyorum. Dönmeyeceğim anne, yanınıza gelmeyeceğim anne! Varsa yoksa kızınız… Şimdi onunla mutlu mesut
yaşayın! Ben yokum aranızda artık. Bunun tadını çıkartın! Bir erkek gibi onurlu bir adam gibi İngiltere ordusuna hizmet ediyorum ben. Savaşıyorum kahramanca. Burada asla ikinci planda kalmıyorum. Aksine her daim aranan, beğenilen, saygı gören, saygı duyulan bir askerim. Huzurum da rahatım da yerinde… Gelip orada kızınıza olan manasız sevginizi görmek istemiyorum. Bana son mektubunda Emily’i bir odaya kapattık, kimseyle görüştürmüyor, doğru düzgün yemek bile vermiyoruz diye yazmışsın. Bana ne bunlardan anne! Umurumda olduğunu mu sanıyorsun? Umurumda bile değil anne! İster öldürün ister el bebek gül bebek yaşatın, umurumda bile değil. Yazma anne! Yalvarıyorum yazma bir daha bana! Üvey kardeşimle ilgili hiçbir şey duymak istemiyorum. Bana, “Hayır.” dedi. Benim için o da siz de bittiniz.
Hoşça kal anne!”

Beklediği bir mektup olmayınca genç çocuk mektubu yırtıp çöpe attı. Sonra da deliksiz bir uykunun kollarına bıraktı kendini. Sabah uyanıp kalan ömrünü geçirmeye devam etti. Evet, Emily’in öz annesi uzun yıllar önce kanserden vefat etmişti. Babası da Olvia ile ikinci evliliğini yapmıştı. Olivia’nın eski eşinden bir erkek çocuğu vardı ve Richard, Emily’i gördüğü ilk günden beri ona âşıktı. On sekiz yaşına geldiğinde de ona açıldı ama beklediği ya da umduğu yanıtı alamadı. Emily onu bir sevgili, bir eş olarak görmüyordu. Reddedildiği için Richard ani bir kararla orduya başvurdu. Sınavı kazanıp evden ayrıldı. Olivia, oğlunun gitmesinin nedeni olarak Emily’i görüyordu. O yüzden nefret etti ondan hep. Bir ‘hayır’ yanıtı herkesin kaderini belirlemişti. Soru şuydu. Bu kaderi kim yazmıştı? Tanrı mı, yoksa diğerleri mi?

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
Previous Post

Kadıköy Sahili’nde Batar Güneş / Galip Uçar

Next Post

Bir Yaşıma Daha Girdim / Adem Tok

Eyüp Toru

Eyüp Toru

1981 yılında İstanbul'da doğdu. İlk ve orta okulu buradan tamamladıktan sonra memleketi olan Antalya'ya yerleşti. 1998 yılında amatör bir tiyatro topluluğuna girdi. Bir çok yerel radyoda programlar yaptı. 1998 yılından bu yanadır özel, amatör ve kamu tiyatrolarında oyuncu ve yazar olarak çalışmaktadır. 2011 yılında S.DÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Dramatik Yazarlık Ana Sanat Dalını kazandı ve buradan 2015 yılında mezun oldu. Necmettin Erbakan ve Selçuk ünivesitesi Sinema bölümlerinde senaryo dersleri verdi. 2016 yılından bu yanadır da Konya Şehir Tiyatrolarında Yazar, dramaturg olarak görev almaktadır.

Next Post
Bir Yaşıma Daha Girdim / Adem Tok

Bir Yaşıma Daha Girdim / Adem Tok

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

No Result
View All Result

Hakkımızda

Kibele Kültür Sanat Logo

Kibele Kültür Sanat

Merhaba sevgili okur.

Mitolojide Tanrıların anası olarak bilinen Tanrıça Kibele’nin anaç, üretken, hayatın devamını sağlayan özelliklerinin uğruna inandık. Ve onun adını kullanıp Kibele Sanat olarak edebiyatta biz de varız dedik. Edindiğimiz misyonla amacımız; bizden önceki kalem ustalarımızın bayrağını, gelecek kuşaklara ulaştırmak. Çünkü edebiyat dünya tarihini içinde barındıran devasa bir ansiklopedidir… Devamını Oku

Arşivler

  • Temmuz 2025
  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Eylül 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Ocak 2024
  • Aralık 2023
  • Kasım 2023
  • Ekim 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023

Kibele Kültür Sanat Logo

Kategoriler

  • Anlatı
  • Araştırma
  • Deneme
  • Genel
  • Hakkımızda
  • İnceleme
  • Kitap İncelemeleri
  • Masal
  • Öykü
  • Roman
  • Şiir
  • Sinema
  • Sizden Gelenler
  • Söyleşi
  • Tiyatro
  • Yeni Çıkanlar

Son Yazılar

  • Ayten’e Çiçek / Sultan Gizem Koçak
  • Bal  Gibi / Ersin Sarak
  • Takılma / Ulviye Kara Akcoş
  • Umutsuz Kadın Umutlu Fener ve İstanbul Hikâyesi / Galip Uçar
  • Doğum / Serdar Epözdemir

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.

KİBELE Abone
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.