Henüz herhangi bir yan etki yaşamamıştı Sarah bu sabaha kadar. İşe gitmek için hazırlanırken makyaj yapmak için tuvalet masasının önüne oturmuştu. Makyajını yaparken sıra rujuna gelmişti. Ruju taşırdığını sanmıştı ama dudağından yanağının bitimine kadar rujla boyanmıştı. Elini kontrol edemiyordu Sarah. Uzunca kendine baktı aynadan. Neler olduğunu anlayamıyordu. Sanki kendi değildi de dışarıdan biri gelip boyamıştı yüzünü. Diğer elini kullanarak silmeye çalıştı. Sinirleri bozulmuştu, ağlamaya başladı.
Bir süre öyle kaldıktan sonra “Bunları not etmem gerekli.” diye kalem kâğıt almaya çalıştı ama başaramadı. Telefonuna sarıldı ve ses kaydı aldı. Bu halde işe gidemeyeceği için iş yerine de bir not bırakmıştı. Proje gizli olduğu için açıklama yapamadı, hastalandığını söyledi. Bugün dışarı çıkmasa daha iyiydi. Önce neler olduğunu öğrenmeliydi. Ama nasıl ulaşacaktı? Onlar kendine bir not iletip buluyorlardı mutlaka ama Sarah’ın ulaşmak için bir yöntemi yoktu.
Bir süre daha bekledi ve üzerini değiştirerek pijamalarını giydi. Televizyonun karşısına geçti. Kafasını oyalayacak bir şeyler gerekliydi. Bundan sonra ne olacaktı diye korkuyla düşünmeye başladı. İçi zaten rahat değildi deney için gittiğinde. Gözünü karartmıştı, yurtdışına gitmek için paraya ihtiyacı vardı. Ya bir hayatı olmazsa bu deneyden sonra diye düşünmeden edemedi. Keşke yan etkilerini sorsaydım diye geçirdi aklından. Kendisi gibi olanlar var mıydı acaba ama olsa da irtibatlaşmalarını istemiyorlardı.
Telefonun sesiyle irkildi. Kulağına götürdüğünde onlardan mesaj gelmiş olabilir diye ses gelmesini bekledi. Beklediği gibi olmadı. “Merhaba, sende de değişiklikler var mı? Ben çok korkmaya başladım.” dedi karşısındaki ses. “Kimsiniz?” diye karşılık verebildi, telefonlarının dinlenme ihtimaline karşı. “Ben de senin gibi deneye katılanlardanım.” dedi ses. “Anlıyorum ama birbirimize ulaşmamamız gerekiyordu. İstersen buluşabiliriz. Ayrıntıları o zaman konuşuruz.” dedi Sarah. Orta bir nokta belirlediler. Hemen hazırlandı ama bu sefer makyaj yapmaya cesaret edemedi ve yüzündeki yarım makyajı da silmek için uğraşmamıştı. Sadece ruju silmişti ve yarım makyajla kendini sokağa attı.
Sürekli izleniyormuş hissine kapılsa da arkasına ya da çevresine bakmamaya çalışıyordu. Buluşacakları yere geldi ve bir kahvenin iyi geleceğini düşünerek siparişini vermişti. Gergin şekilde beklemeye başladı. Kendisini arayan kadın gelmemişti daha. Geldiyse de tanıyabilecek miydi bilmiyordu ama kahvesini yudumlamaya başlayarak etrafı izlemeye koyuldu. Yarım saat bekledikten sonra kimse gelmemişti. Daha çok gerildi. Hesabı ödeyip gitmek istedi. Garson hesabı getirince önüne bir kâğıt düşürmüştü. Eli nota gitti. “Arkadaşın icabına biz baktık, eve git ve haber bekle.” yazıyordu. Adını bile öğrenemediği kadına ne olduğunu düşünemeyecek kadar paniklemişti. Hesabı ödedi ama nasıl olduğunu anlayamadan masadaki fincanı yere fırlatmıştı. Yine başlamıştı istemsiz hareket etmeye. Hemen kalktı evinin yoluna düştü.
Aklı durmak üzereydi. Bu basit bir sağlık deneyi değildi onu anlamıştı. Bu kadar gizli olmasından anlaması gerekirdi. Neden yapmıştı kendine bunu hala anlamıyordu. Çok yorulmuştu aynı hayattan ve hayatın sıkıntılarından. Kaçıp kurtulacaktı ama şimdi emin değildi. Belki de kadına ne olduysa bu işin sonunda kendisine de o olacaktı. Dehşete kapılmıştı, evinin kapısına geldiğini bile fark etmemişti. Evine girdi ve kendini salondaki koltuğa bıraktı. Televizyonu açık unutmuştu. Gelen seslere yöneldi. “Aman Tanrım.” diye çığlık attı. Kendisine deney yapanlar bir kadını sedyeye bağlamışlardı. Görüntü gitti ve sadece “Yanlış bir şey yapma.” sesi geldi.
Polise mi gitmeliydi yoksa sonunu mu beklemeliydi bilemedi. Aklına hastaneye gitmek geldi. Hem orda daha rahat yardım isteyebilirdi. Yolda uzun yürümemek için taksiyi telefonla çağırdı. Taksinin geldiğini camdan görünce indi ve taksiye bindi. “En yakın hastaneye.” dedi. Arada bir takip edilip edilmediğine baktı.
Hastaneye gelince acil doktor gerektiğini söylese de sıra olduğu için beklemesi gerektiği söylendi. Sırası geldiğinde doktora başından geçenleri ve polisi çağırması gerektiğini söyledi. Doktor çok şaşırmıştı ve gerekeni yapacaklarını belirterek kendisini hastanede misafir edebileceklerini, söyledi. Hastaneye yatışı yapılmıştı. Uzun bir bekleyiş sonrasında hemşire birkaç test yapacaklarını, söylemişti.
Diğer yandan hastane polisi karışmak istemediği için bu işe diğer ekiplerin gelmelerini beklemişlerdi. Bir süre sonra gelen ekiplere önce hastane polisi anlattı durumu. Sonra da ilgili kadını görmek istediklerini söylediler. Bir anda hastanede panik havası esmişti. Doktor ve hastane polisinin eşliğinde Başkomiser Nihat, Sarah’ın bulunduğu odaya gelmişlerdi.
Bütün seslenmelere rağmen Sarah cevap vermiyordu. Doktor, Sarah’a yaklaştı ve nabzını kontrol etti. Komisere dönerek başını iki yana salladı ve yanındaki hemşireye “Ölüm saati 19:00, ölüm nedeninin araştırılması için otopsi yapılması.” diyerek talimat verdi. Sarah’ın nedeni bilinmeyen bir cinayete kurban gittiği olayı polisler tüm araştırmalarına rağmen, deneyi yapanlara ulaşamadılar. Çip deneyini tek bilen Sarah, faali meçhul bir dosya olarak kaldı.
Yazar ve Şair Betül FIRAT