Buradayım ve hiçbir yerde değilim!
Loş bir odanın aynasında –siyahlaşan dişlerim- burkulan etim
Yuvarlandım bir nehirden ve yıkadım petrol gözlerimi
Beton bıçak saplanırken göğsüme-alevden kanatlı iblisim- zaman çarkı
Annemin yaşlı ellerinde gezinen bedenim-tıpkı parlak elma gibi-yuttuğum sert kabuk yağdı
filozof saçlarıma
Her yerdeyim ve tekinsiz boşluk- çılgın bir münzevi “Operada Hayalet”
Taşıdım dünyayı boynuzlarımda- takımyıldızı, ordu heykeliyim balçıktan imparatorlukta
Ellerimde kırık saç telleri-kan üreyen kaburgam/kaburgası-etimdeki çift kişilik duvarım
Kırılan bir kutudan çıktı parçam- yüz yıllık pencerenin çürük kenarıyım/onlardaki belirsiz
orman
Işıl ışıl parlayan renkler arasında-perdedeki gemi/Yürüyün insanlar-uzanın! Beynimde
konuşan koltuğa-çocuklar hakikatin kâşifleri- yaldızlı armoni bir kütüphane ilanında
Katla-say-yeniden say ve yeniden katla zihnimdeki bilmeceyi- altın tozunda harita-kimlerin
bellediği-uçan lambalar –patlayan ampul karmaşa-Edison’un belleği
Her yerde olan ve hiçbir yerde olmayan-kimin nesi? Eşyanın ruhu-astardan sezgi benlerin
giymediği- arınarak kemiğimden atıldım bir fanusa
Kapandı kapak-katlandı oda: Kırıldı zihnimde ayna. Karanlık. KÖR NOKTA(…)