Herkes neşe ve coşkuyla cıvıldaşırken, birbirinde küçük sevinçler bırakır. Kalbe şifa gülen yüzler en güzel ikramken mesafeler aşılır, kalpler ziyadesiyle yakınlaşır. Kahkahalar birbirine karışmışken ince bir sızı yoklar ya hani… Derinlerden gelen kalbi bir anda hakimiyetine alan pervasızca bir acı…Eksikler yokluğunu hissettirmiştir işte o an. İyi veya kötü olan ne olursa daha fazla yaralar kişiyi. Bir bakış… Bir söz… Bir gülüş… Gözlerin dolar ve kalabalığın dışına atarsın kendini. Sessizce, bir başına ”eksik olan”ın kutlamasını yapar dönersin kalabalığa. O dahil kimsecikler bilmezken, buruk bir iç çekişle ferahlamaya çalışırsın. Yetmez… Yetmese de bir gülücük takınırsın en şaşaalısından. İçindeki sesi duymamak için… Kimseciklere bir şey hissettirmemek için. Öylece kaldığın yerden devam edersin işte hayata ve içindeki düşünceleri dudaklarını bastırarak geçiştirmeye çalışırsın. İçindeki ses diyor ki: ”Kimse kimse için vazgeçilmez olmadığı kadar, kimsenin de yeri dolmuyor”… İyi bayramlar.