BİR UMUT DOĞDU
İlk doğan çocuğunun adını Umut koydu. Hanesine umut, mutluluk, esenlik getirmesi dileğiyle…
İlk çocuk olmanın ayrıcalıklı yanıyla biraz şımarık büyüyordu Umut. Gel gör ki bu durum ailede hiç göze batmıyordu.
Bekir anası, babası, karısı ve Umutla Kırşehir’in Kaman ilçesinde mütevazı bir evde oturuyordu. Maddi durumları çok iyi sayılmazdı. Babasının emekli maaşıyla evin elektriğini, suyunu ödeyip, Pazar harçlığı yapıyorlardı. Bekir’in kazandığı da Umut’un hastane masraflarına zar zor yetiyordu.
Umut, uzun zamandır kan kanseriyle mücadele ediyordu.
Bu küçücük yaşında tanıştı yaşamın acı yüzüyle. Hastalık onda hal bırakmıyor, yedirmiyor, içirmiyordu. Bir de aldığı kemoterapiler iyice yıpratıyordu zavallıyı.
Tüm aile Umut’un günden güne gözlerinin önünde erimesinden kahroluyordu. Masrafların her geçen gün artmasıyla gece bekçiliğine girdi Bekir. Karısı Hatice ise zenginlerin evlerine temizliğe başladı. Bu bir nebze rahatlatmıştı aileyi. Fakat yetmiyordu. Umutla ilgilenen Doktor Ege Üniversitesindeydi. Ayda iki kere oraya gitmeleri zaruriydi.
Aradan iki ay geçti Umut’un durumunda bir değişiklik yoktu. Aynı halsizlik, aynı ağrılar…
Ay sonunda gittikleri kontrollerden birinde doktor aileyi karşısına alıp:
-Bakın sizinle açık konuşacağım. Bu hastalık kemoterapiyle falan alt edilecek bir hastalık gibi görünmüyor. Kurtulanlar olmuyor mu? Oluyor elbet. Ama Umut’unki biraz daha farklıydı.
Tıbbi terimlerle ailenin kafasını bulandırmak istememişti besbelli.
-Şansa bakin ki bu hastalığın kök hücre tedavisi de var. Ülkemizde yeni bir yöntem sayılır. Fakat uygulanan ve iyileşen hastalar azımsanmayacak derecede. Bunun için sizden bir ricada bulunacağım.
Aile başıyla onaylar gibi yaptı. Doktorun ağzından çıkacağı kelimeyi sabırsızlıkla beklediler.
Doktor Hatice ve Bekir’den Umut’a bir kardeş yapmalarını salık verdi.
Karı koca birbirlerine şakın şaşkın baktı.
Bekir:
-Siz öyle dedikten sonra… Şey tabi Doktor Bey dedi.
Yüzü güldü. İçi kıpır kıpırdı.
Hatice doktorun elini öpmeye yeltenince doktor kibarca kendini geri çekti ve:
-Tabi bu kesin çözüm değil. Bizimkisi bir umut… Denemediğimiz yöntem kalmasın istiyorum. Dedi.
Hatice iki ay sonra hamile kaldı. Evde bayram havası esti. Cümle mahalleli duydu. Daha doğmadan ‘’Allah analı babalı büyünsüne geldiler. Ziyaretin ucu bucağı, ancak üç hafta sonra kesilebildi.
Bu sevincin üzeri, kısa sürede kara bulutlarla örtüldü. Umut tekrar hastaneye yatırıldı. Bu sefer durum epey ağırdı. Haftalarca hastalıkla mücadele etti. Fakat başaramadı. Bir akşam vakti yumdu gözlerini.
Aile Umudunu yitirmişti. Her şey bitti. Bekir konuşmaz oldu. Hatice’nin gözyaşları hiç dinmedi. Olacak şey miydi? Biricikleri, yavruları, Umutları…
Aile aylar boyu yas tuttu. Ta ki yeni bebek gelene dek…
O sabah Hatice’nin sancısı tuttu. Kızcağızı apar topar götürdüler. Sancılar ağırlaşmıştı. Bekir umutsuzdu. Bebeğin sağ doğacağından emin değildi.
İki saatlik sancının ardından nur topu gibi bir oğlan bebek dünyaya geldi. Anne de sağlıklıydı. Bekir uzun zamandır ilk defa gülümsedi. Onu kucağına aldı. Bebeğin kulağına eğilip Umut, Umut senin adın Umut oğlum…
O gün bir umut daha doğmuştu.