Ben seni çok güzel sevdim.
Bir sirayet sardın her yanımı,
İstanbul gibi tutkum oldun.
Kalabalık insan yığınlarında,
insanların gülüşlerinde,
cocuklarin şımarıkça davranışlarında,
daha çok da dalgın hallerinde hep seni buldum.
Ne garip, değil mi?
Sol elimi daha çok seviyorum artık.
Sen en çok sol elimi tutardın.
Saat on dördü ise bütün saatlerden daha çok seviyorum.
hâlâ içimi ısıtır o anlarin büyüsü
Seninle en çok saat on dörtte buluşur,
aşkı ve sevgiyi yüreğimize çeker,
kimi zaman sıcak, kimi zaman soğuk ama hep mutlu olurduk.
Seninle denize bakarken duzen , varoş sokaklarımız gunebakan gibi gune dogacak mi,
Herkesin iyi olacağı bir gün var mı ?
Eğer öyle o bir gün varsa, çok yakın olsun.
Söylediğimiz o günleri özlüyorum.
duzen değişmedi
sokaklarin sayili elektrikleri de kesildi
belki sen gitmeseydin
ne guvercinlerin kanadi yarali
ne de karanlik busbutun saracakti halimizi
Ben seni çok güzel sevdim.
İncitmedim, kırmadım.
Varlığın ruhumu,
yılanın deri değiştirdiği gibi değiştirdi.
İstanbul gibi anlamlı,
İstanbul gibi değerli oluyordum seninle.
Biliyorum sende beni cok guzel sevdin
incitmedin kirmadin
simdi kirpiklerim hep islak..
guzel sevlenler guzel dusunenler guzel görenler
Birer birer gittiler..
Duzen kirliliği insan kirliliği hava kirliliği
pastik cerrahlarin yapay güzellikleriyle
tibbi maskelerle gececek düzelecek bir sey değil ama gel görki zihniyet goğe degil yere bakiyor
tanriya degil kula tapiyor…
Sevdiğim,
Sen de öyle uzunca boşluklara dalıyorsun ya,
Çok korkuyorum.
Umut artık yok mu?
Güzel günler gelmeyecek mi?
Sevdiğim,
Hani çocuklar… Onlar büyüyecekti.
Güzel günler onlarla gelecekti.
Panzehir, umut etmek ve kaleme daha sıkı sarılmaktı, hani?