-tüm geç kalınmış dostluklara
Akşam eve vardığında saat kaçtı hatırlamıyordu. Lambayı açmadan odasına girdi.
Nisan ayında Ağustos sıcağını yaşıyordu şehir. Gecenin sessizliği odadaydı. Gömleğini
çıkardı, masa lambasına bastı. Ayın aydınlığı perdenin kenarından yansısa da, bu lamba iyi
gelmişti kendine. Dünden kalan rakı bardağı gözüne ilişti. Hala orada kendisine bakıyordu.
Doldurdu yine. Su katmasa mıydı bilemedi ama seviyordu o renk alaşımını. Anasonun kokusu
burnunu sızlattı sanki yıllardır arkadaş değillermişcesine. Bir yudum aldı. Ağır hareket
ediyordu. Bir şeylere yetişmeye niyeti yoktu hiç.
Ucu kırılmış kurşun kalemini aldı, bir şeyler karaladı. Sigarasını yaktı. İçinde bir
karanlık vardı sanki. Bir sıkıntı – ki o sıkıntıların adamıydı -. Derin bir nefes aldı. Solundaki
radyoya uzandı –işte gidiyorum çeşm-i siyahım . Denk gelen şarkıya mı sevindi, bir yerlere
gidebilmenin huzuruna mı bilmeden gülümsedi. Yanaklarının kenarında çizgiler oluştu.
Aslında gerçek anlamda ağız dolusu güldüğünde alnı da kırışıyordu, kendi farkında değildi.
Yüzü yorgunluktan kararmıştı. Kaşlarının hizasında iki damla ter vardı. Bunaldığını fark edip
pencereyi araladı. Yeni aldığı gözlüklerini iyi ki değiştirmemişti,nasıl olsa yedi günlük
değişim süresi de doldu diye mırıldandı kendince. Mendiliyle sildi camlarını. Bugün ne de
uzun geçmişti. Hesaplar, kitaplar… Beyni bazen kaldıramıyordu bu yorgunluğu.Buraya ait
değildi, bu şehre, bu insanlara. Bi’ an, hayatın bir kırmızı fular kadar anlamlı olduğunu
düşündü, tam önünde duruyordu. Dokundu ona. Sonra bir yol düşündü, uzun.bozkırda uçsuz
bucaksız yol. Hayatı, bozkırdaki bir yoldu. Ağaç yok, fidan yok,deniz yok. Hayatına renk
katacak hiçbir şey yoktu sanki. Yeşili,mavisi yoktu. Sadece kahverengi,ıssız,çorak bir
yol.Gittiği ya da gideceği, varacağı bir durak yoktu. Sonra O’nu düşündü. Kaç sigara paketi
buruşturup atmalıydı çöpe? Kaç şişe rakı bitmeliydi? Daha kaç treni kaçırmalıydı soğuk tren
istasyonlarında bileti kesilmiş sonsuzluğa? Sustu iç sesi.
Bağlamasını eline aldı,fuları ucuna doladı. Gönlü çalmak istedi de,saatin 3’e
yaklaştığını fark edince vazgeçti. Bağlamasını kenara bıraktı. Bir nefes alıp bıraktığı
sigarası,kül tablasında yana yana bitmek üzereydi. Külün yarısı devrik bir lider gibi tablaya
yığılmış,yanan diğer yarısı bir dikta gibi dimdik durmaya devam ediyordu. Yine
düşündü. Onun işi düşünmekti. Fikir cambazıydı.Heybesinde biriktirmesi gereken anıları vardı,
bu günlük de yaşamaya karar verdi. Başını yastığı gömüp uyumasıyla, yeni bir güne merhaba demesi bir oldu.