Öyle bir hayattı onunkisi,
Hayatın içerisindeki işaretlerde saklıydı çoğu şey.
Bir şeyleri gösterir tarzda durur beklerken orada,
Gerektiği yerde noktayı koyanların da olduğu gibi.
Uzun açıklamalardan sıkılarak araya tekrarla nokta koyanlar,
Ya da unutulmayan tarihleri belirtmek isteyenler,
Hepsinin tezahürü farklı olsa da bir şekilde.
Aynı hayatta farklı amaçlarda,
Ve aynı şeylerle bir araya gelenlerinki gibiydi aslen.
Yarım kalan bir hayattı onunkisi,
Virgüllere sığındı zamanında da.
Devam ettirmek için hayatını ve çoğu şeyi,
Kullanıp durdu bunları bir amaç uğruna.
Kendi hayatından uzak düşmüş bir özneyken,
Belirtmek istiyordu kendini defaatle.
‘Buradayım ve varım’ diyordu göstererek.
Hayatın aralarında bir bekleyişti onunkisi,
Demlendiğini hissediyordu orada o halde öylece.
Nerede dur(a)mayacağını da kendisi gibi biliyordu,
Seslenmek isterken kendisine ve hayatına da
Yine sığındığı duraklardan biriydi, virgül.
Sıralı bir hayattı onunkisi,
Durduğu durağı değiştirmek gerekiyordu bu kez de.
Sıraları ayırmak için beklerken orada,
Diğer durağına geçmişti oysa.
Yani noktalı virgülüne gelmişti zaman.
Kendisini açıklamak istiyordu öylesine,
Durmak için kullandığı o noktayı.
Bu kez de üst üste kullanacaktı,
‘Daha iyi anlasınlar beni’ diyordu.
Bu da kendi kendisiyle konuşmasıydı aslen,
Kendinden kendine gidecek sözler vardı.
Söylemek ve belirtmek istedikleri mevcuttu halen,
Ama bazen de bölünmesi gerekiyordu öylesine,
Farklı amaçlarda aynı şeyleri kullanmaktı onunkisi.
Tamamlanmamış yaşamdı onunkisi,
Eksikti onun gözünde çoğu şey.
Üst üste koyduğu noktayı,
Bu kez de yan yana sıralı olarak diziyordu.
Belirtmekten kaçtıklarına düşüyordu her defasında,
Ve gerisini de hayal dünyasına bırakmak istiyordu,
Kendisinin şekillendirmek istediği gibi.
Sorularla oluşan bir yaşamdı onunkisi,
Soruyordu bu kez her şeyi baştan başlayarak.
‘Neyim ben, ne için geldim’ derken,
Bir işaret kalıyordu geriye akıllarda sadece.
Cevaplanması beklenen ve istenilen ki gibi,
Duygularını yaşamak istediği bir hayattı onunkisi,
Önce belirsizlikten kaçarak anlatmak istiyordu.
‘Durun’ diyordu bu kez de ve…
Ünlem bırakıyordu kendi yaşamına,
Hitap etmek istiyordu hayatına, öyle ya da böyle.