“Sizin işiniz de zor be abi, her gün yollarda türlü türlü insanla uğraşıyorsunuz…” dedi Mahmut. “Ekmeğimizin peşindeyiz yiğenim.“
“Hangi takımlısın?” diye sordu taksiciye. Kısa boylu olduğu gibi şişmanca, kalın boynu adeta omuzlarının arasına gömülmüş bıyıklı, yaşlı adam isteksizce cevapladı, daha önce de müşterilerinden binlerce kez duyduğu lanet olası soruyu… “Galasaray.”
“Helal sana abi!“
O sırada yanlarından bir minibüs hızla geçti. “Bu dolmuşlar da sizin işe köstek oluyor be abi!” Adam hiçbir şey demedi. Birkaç saniye sonra gözünü yoldan ayırmadan “Nereye?” diye sordu, ses tonu bitkindi. “Geneleve çek abi!” diye cevap verdi Mahmut. Adam taksimetreyi kapattı, gömleğinin cebindeki paketten ustalıkla iki dal sigara çıkardı.
“200 lira yazar.” Birini Mahmut’a uzattı. Mahmut bir eliyle sigara kullanmadığı işaret etti ve “Nasıl, kadınlar güzel mi abi?” diye sordu arsızca. Adam “Tövbe estağfurullah!” der gibi kafasını asabiyetle ters tarafa doğru çevirdi. Sigaralardan birini dudaklarının arasına diğerini pakete sıkıştırdı. Konuyu değiştirmek istercesine önce durağa bağlı olan telsizle sonra radyonun kanallarıyla oynama başladı. Herhangi bir kanalda durdu. “Polis teşkilatının peşinde olduğu katilin kimliği tespit edildi. Dün geceki operasyonda ele geçirilen katilin..“ Radyodan duyduğu habere ilk tepkiyi taksi şoförü verdi.
“Yakalamışlar koduğumun oğlunu! Asacaksın böylesini yiğenim. Kelle koltukta çalışıyoruz…“
Radyo “ … 17 yıl sekiz ay hapis cezasına çarptırıldı.” diyerek haberi sonlandırdı.
Birkaç saniye sessizlikten sonra Mahmut camdan dışarıyı seyretmeye başladı, şoför kanalı değiştirdikten sonra araç içi kamerayı kontrol etti.
“Çocuğun mu var derdin var abi!“ dedi Mahmut. “Allah eksikliğini göstermesin.“
“Zor… Karım öfke hastası. Kendini temizliğe vuruyor, saatlerce… Evde çorapsız gezdirmiyor. Halılar kirleniyormuş. Geçenlerde çamaşır suyu ile tuz ruhunu karıştırmış, hastanelik oldu. Yapma diyorum, dinlemiyor.”
Adam sohbete katılmadı, “Galasaray’dan bi bok olmaz abi!” dedikten sonra bacak arasını kaşıdı Mahmut.
Şoför yol boyunca güne lanet okudu…
Mahmut utangaç tavırlarla sağa sola bakarak giriş kapısının önünde oluşan sıraya girdi, otuz saniye sonra da kapıdan içeri. Girişten itibaren iki sıra halinde uzanan yanarlı dönerli evlere doğru yaklaşırken evlilik yüzüğünü cüzdana koydu…
İki numaralı evin kapısında dikilen yaşı ilerlemiş kadın davetkar bakışlarla seslendi.
“Gelsene yakışıklı!”
“Sağ ol, abla…” diye karşılık verdi Mahmut, daha gencini ve güzelini bulma ümidiyle yoluna devam etti. Yaşlı kadın arkasından tekrar seslendi.
“Doğru konuş lan!”
Birkaç metre ilerideki evin kapısında yarı çıplak duran bir kadın çevresinde toplanmış olan adamlarla vizite konusunda pazarlık yapıyordu. Daha da yaklaşıp kadının genç ve pürüzsüz bedenine hipnotize olmuş gibi baktı Mahmut.
“Nasıl düşmüş bu kız buraya?” diye düşündü. Kadının göğsünün üzerine kazıttığı bataklıkta açan gül dövmesi özensizce yapılmıştı. Tüm sıradakileri ezip kıza odasını sordu.
Kadın yukarıyı işaret etti. ”Beş numaraya geç aslanım, soyun, hemen geliyorum.” dedi, ardından şuh bir kahkaha patlattı. İçeride Nez’in “Sakın ha!” şarkısı çalıyordu; Mahmut, koltukta gamsızca oturan pezevengin rahatsız edici bakışları eşliğinde basamakları tırmandı.
Odaya girdi. Hemen soyunmaya başladı, çorapları hariç üzerindeki tüm elbiseleri çıkardı ve beklemeye koyuldu. Tekli koltuğa çöktü, birkaç saniye sonra tereddütle çoraplarını da çıkardı. Oda loştu, kırmızı ışıklandırma sayesinde herşey görülebiliyordu. Pencereye mor bir örtü asmışlardı, ambiyansın büyüsü eşyaların üzerine bile sinen ağır, kötü kokuyu unutturuyordu. Ara ara yan odadan gelen sesler çarpıyordu kulağına…
“Orası göbeğim, it!”
Mahmut yerdeki atık kondom ve tuvalet kağıtlarına bakarken bir elinde sigara, bir elinde telefon olan kadın odaya daldı. Ölçüsüz bir tavırla Mahmut’a doğru yanaşıp “Adın ne aslanım?” diye sordu.
Cevabı beklemeden yatağa oturup soyunmaya başladı kadın, sütyenini çıkarırken yardım istedi adamdan. Mahmut sütyenin kopçasına uzanırken nabzı hızlandı, dev bir heyecan dalgası tüm bedenini kaplarken “Mesut.” dedi.
“Benim ki Nez.”,
“Çok temiz, pak birşeysin.”,
“Nasıl düştün buraya?”
“Ben de aynı şeyi senin için düşünüyordum…”
“Ekmeğimizin peşindeyiz aslanım.”,
“Evli misin?”
“Bekarım.”
“En güzeli.“
“Sen de öyle…“
Kadın sigarayı öldürdükten sonra pembe fosforlu kılıfı olan telefonu tekli koltuğun üzerine fırlattı.
Mahmut kadının sarkmamış olan memelerine hayranlıkla bakarken kadın tamamen soyundu ve sırtüstü uzandı, her tarafına vücut salgısı bulaşmış, yer yer sigara yanığı olan kirli çarşafa.
“Üzerime gel aşkım!”
SON