Kadın karanlık odaya bir taarruz komandosu gibi kapıya yüklenerek daldı, dumanı yararak ilerledi, sehpanın üzerindeki çakmağı ve içi izmarit dolu küllüğü alıp dışarı çıktı.
Adam uzandığı yerden “Ne oluyor!” dedi. Hemen doğruldu, pakete uzandı, bi dal sıkıştırdı ağzına. Küllük ve çakmak yerinde yoktu.
“Küllük ve çakmağı geri ver!” diye seslendi.
Ağzındaki sigarayı eline aldı. Odasından çıkıp kadın ile bebeğin olduğu odaya girdi.
Gürültüden irkilen bebek, vücudunu iki yana döndürüp sırtüstü pozisyonda durana kadar bebeğe baktılar. Kapıyı yavaşça kapatarak dışarı çıktılar.
“Çöpe attım.”
“Çöpe attın ha!”
“Evet”
“Onları geri ver.”
“Yerini söyledim, git al!”
Adam dövünerek mutfağa, çöp kutusuna doğru gitti. Duvar saatine baktı.
“Gecenin dördü ha!”
Küllüğü ve çakmağı oradaydı, kirli bebek bezlerinin arasında.
“Neden böyle bir şey yaptın?” diye sordu, sigarasını boka püsürüğe bulanmış çakmakla yakarken.
“Kokuyorsun.” dedi sigara kokan kadın.
“Kokuyorum ha!” dedi sigara kokan adam.
“Öyleyse kocana kahvaltı hazırla!”
Adam sandalyeye çöktü, sigarasına asılarak kadının çabuk hareketlerini izledi. Sahanda kavurmalı yumurta yapıyordu…
“Kavurmalı yumurta ha!” dedi adam.
Kahvaltı hazırlarken sessizdi kadın. Bir sigara yaktı, içti. “Boşanmak istiyorum.” dedikten sonra bebeğin yanına döndü.
Adam uzun zamandır ev kahvaltısı yapmamıştı.
Kavurmalı yumurtaya bayılırdı.
Kavurmalı yumurta lezizdi.
Kavurmalı yumurtada karısının üstüne tanımazdı.
Oturduğu yerde paketi bitirdi adam.
Gün doğarken evden ayrıldı.
SON