Hayat gerçekten de en sona sakladığımız kremalı bir pastaya benziyor. Büyük bir istekle hazırladığımız, iştahla yenmeyi bekleyen kremalı pasta. Peki, kaç kişi yaşamı boyunca, o iştahla yaptığı pastanın tadına bakabiliyor?
En Sevdiğim Pastam, izleyicinin ilgisini çekmeyi başaran bir film. Hem mizahi yanıyla hem dramatik tarafıyla izleyiciyi sarmalamayı başarıyor. Filmin izleyiciyi etkilemesinin nedenlerinden ilki, sadeliği ve samimi oluşu hiç kuşkusuz. Diyaloglar, mimikler, atmosfer… hepsi sıradan bir bütünlük oluşturarak gündelik hayatın içinde olmaya davet ediyor. Filmi ekrandan değil de kapı komşunuzun evinde bir koltuğa oturmuş, onun hayatını sessizce izliyor ya da onunla birlikte pazar alışverişi yapıyor gibi hissediyorsunuz. En doğal şekilde izleyiciyi yakalayan film, konusuyla da bunu devam ettiriyor. Yalnızlık, kadınların maruz kaldığı toplumsal baskılar, yaşamda geç kalma hissi, hayatın sıkıcı rutinleri ve daha fazlası, filmi geniş bir perspektiften ele almamızı sağlıyor.
En Sevdiğim Pastam, yetmiş yaşındaki Mahin’in hikâyesini anlatır. Yıllar önce kocasını kaybeden Mahin’in kızı da Avrupa’ya göç etmiştir. Tahran’da yalnız yaşayan bir kadın olarak hayatını devam ettiren Mahin, arkadaş çevresinin etkisiyle hayatına aşkı dahil etmeye karar verir. İçinde bulunduğu toplumsal baskı onu tehdit etse de tüm cesaretiyle Faramaz’ı hayatına çeker ve onunla unutamayacağı bir akşam geçirir.
2024 yapımı film İran’ın baskıcı rejimi, ekonomik sıkıntıları içinde insanlara kaybettirilmek istenen arzularını hatırlatıyor. Filmde özellikle kadınlara yönelik aşırı baskıcı tutum ve otoritenin halk içine gizlenmiş uzantılarıyla İran’ın baskıcı politikası ciddi bir şekilde eleştiriliyor.
Filmin en güçlü vurgusu aşka yapılıyor. Bunca baskının gölgesinde korkuyla bastırılan insani duyguların yok oluşu, insanın temel ihtiyaçlarını karşılama telaşıyla makineleşerek aşkı unutuşu hatırlatılıyor izleyiciye. İnsanların büyük bir kısmı gençlikte yaşayamadıkları duyguları yaşlılıklarına saklıyor. Tıpkı kremalı leziz bir pastayı yemeğin sonuna sakladıkları gibi. Fakat insanların o büyük kısmının elinde belli belirsiz bir fotoğraf ve tadına bakılamamış pasta kalıyor maalesef. Güçlü imgeler, gerçekçi sahneler, samimi diyaloglar ve oyunculukla izlenmeyi hak eden bir film.
Filmin bir sahnesinde Mahin, Faramaz’a şöyle der: “Birlikte iyi şarap yapan aşıklar için söylenen eski bir söz vardır. Birbirlerini ne kadar çok severlerse, yaptıkları şarap o kadar güzel olurmuş.” Söylenen bu sözün, filmin sonunda izleyenleri derinden etkileyeceğini ve kendilerine şu soruyu soracaklarını düşünüyorum: Sevgiliyle güzel bir şarap yapmak mı, yoksa aşkı toprağa gömmek mi?
İçinde mizahı barındırırken aynı zamanda insanı alt üst etmeyi başaran bu film, size kendinizi hatırlatacak.