Atlıkarınca gibiydi hayat.
Düşmekten korkmadığım zamanlarda yer değiştirirdim.
Bazen de sıkıca tutunduğum olurdu oturduğum yere.
Ve hep tek kişilikti.
Dönerken el salladıklarım oldu arada.
Gözlerimi kapatınca hissederdim yüzümde rüzgarı.
Sanki boşlukta uçar gibi,
Bir alçalır bir yükselirdim, özgürdüm.
Her şey durana kadardı…
‘Haddini bil’ diyordu, içimdeki kime ait olduğunu bilmediğim o ses.
Reva görülen hayatın dışına çıkmayı günah sayardı birileri.
Hayali bile yasaktı sanki bazı şeylerin.
İstemek de isyan mıydı?
Derme çatma kurulan evler gibiydi hayallerimiz,
Sağdan soldan toplanmış ne varsa konmuş içine.
Özensizliği yokluktan.
İnsan hiç düş fakiri olur mu?