Hep aynı ayların, hep aynı günlerinde
Hep aynı yerim acıyor.
İşte geldi yine sancılı ağustos
Arsızca, yüzsüzce geldi yine
Dayandı kapıma pişkince.
Boşuna telaş edersin ey zalim
Alacaklı gibi çalma kapımı.
Ben, dünden hazırladım acılarımı beklemekteyim.
Gel istediğin yerden yak.
Yarama parmak basmaya hazır,
Dile gelmek isteyen duygularım sabırsız,
Yüzsüzce kıvranmakta çoktandır.
Kâğıt kalemden kaçmakta, kalem parmaklarımdan.
Kâğıda düşen kelimeler kızarmış,
Canımın yangınından utanmakta.
Acının tarifi yok,
Acının rengi yok, sesi yok, kokusu yok belki.
Ama acının öyle bir ağırlığı var ki.
Kurşun gibi.
Bir resmi var ki! Sen gibi
Bana acının resmini çiz deseler, seni çizerdim
Adını da
27 ağustos sancısı koyardım.