Günaydın hiç kimseye ve hiçbir şeye aldırmadan dönen dünya. Günaydın bize yanlış öğretilen yaşamak!
Çocukken hep sorulurdu hani; ‘büyüyünce ne olacaksın?’ diye. Öğretmen derdi kimi, doktor, pilot olacaktı bazıları, gelin olacağım, anne olacağım diyen de vardı içimizde. Ama kimse mutlu olacağım demezdi. Önce mutlu olmak gerektiğini öğretmemişlerdi çünkü bize. Sanki bir şeyler sahibi olunca gelecekti mutluluk. Sıfatlara gizlenmişti. Gelecek günlere ertelendi!.. Doğarsın, büyürsün, evlenirsin; sonra sıra ölüme gelirdi. Sıra dışı olanlar sevilmeyecekti. Tek tip insan yetişmesi düzenin parçasıydı. Oysa her insanın hazinesi içinde farklıydı ve mutluluk aslında o hazineyle yolculuktu. Süre gelen alışkanlıklara isyan edecek cesareti kaç kişi gösterdi?
Mesleklerin kutsallığına inandırıldı insanlar. Hayatını idame ettirmek için yaptığın işin, ahlaki olması dışında bir önemi yoktu aslında. Yaptığın iş mi belirliyordu karakterini? Özünde kim olduğunu? Kutsal olan insan hayatıydı! Eğitim amacının bir kağıt parçasına döndüğü; her sistemin kendi kölelerini yetiştirdiği, hayatta kalmak dışında yaşamın tüm amaçlarının yok edildiği bir sıkışmışlık içinde kaldık. Kültürün, aydınlık ve ilerici düşünür olmanın önemi yitirildi; ‘bu mesleği yapabilir’ anlamı taşıyan diplomaya çok fazla anlam yüklenmişti. Öğretmen, polis, gelin, anne olunca da gelmedi o mutluluk! Yanlış neredeydi? Erdem, ahlak, vicdan, saygı gibi insani özellikler yok oldu.
Bilenlere unutturdular. Sonradan gelenler hiç bilmedi.