Yarı uyanık uykumun ortasında kara delik, mahzenimde gezegenler dönüyor. Kirli bir yanılgı kolumda dövme, yeşil bir at gözümde koşuyor
Kanatıyorum göz kapaklarımı, hayalet bir Eskimo durmaksızın sayıyor domino taşlarını
Halkalar soyut cisim, karanlık yangında bulduğum keşiş, saçlarımda bir kent kurdu Legolardan. Saat rıhtımında bekliyor okyanus adamı
Tanrı/m porselendi, dışımdaki kabuk yarası Monolog astım aynama, Tanrı/m ile kendi aramda
Her sabah okşadım basamaklarımdaki taştan kuşları
Biri içimde öteki tenimde dövme. İnsan kılcal damarlarımda kurtçuk. Gördüm siluetini an kapısında, kırıyordu gecenin buğday trenini
Tanıyordum onu, onları biliyordum. Başında kalpak metal cüssesi. Ölüler konuşmaz! Ara ve bul terimdeki cinayeti!
Her şeyin ortasında kozmos, parmağımda diken, telleri sökülmüş uçurtmaydı bir çocuğun dişinde dünya
Yürüyoruz sırtında kaplumbağanın, kaygan kiremitler fare kapanı, delirmiş mürekkepler doluyor ağzıma. Duvarlarda böcekten boya
Ve şahmeran kesti kuyruğunu, yaladı diliyle. Emanet etti bana.
Yarı uykulu yarı uyanık düşümün ortasında sallandı başucumda bardak. Güneş doldu kristal. Tam o anda düştü Tanrım suya. Çatladı kristal, aktı kan ve öldü tanrım!