Başıboş bir eşkıyaydım. Sisin ,karanlığın göğsüne kadar erişip süzülerek sardığı ,dört bir yanına sinip boğduğu sessiz sessiz yekindiği , parçalayıcı bir hükümün sürdüğü göğün altındayım. Mâktul yüreğim kanıma karış, heryerimi sar istiyor. Çöküşlerimde hükmüne dizlerim kanasın. Kalbimi ince ince yaktığında sen katildende öteydin. Canımı istemiyor acını zevkim haline getiriyordun. Zarafetti bu itki , susuyordum. Soluğum kesildiğinde parçaladın , zerremin sana bakıp yeserttiği filizlerini. Usul usul ateşini değdirdin nihai ruhuma! Yaralarımın tahriki büyük kahrım. Başımı döndüren gaddarlığını inim inim sayıklatan , tüketen en güzel hazinim. Cayır cayır sezimlediğim kırmızımın, cellâdına tutkun. akışımda hissini hippi misali daha kanlı bürü. Narince bu kavurucu yangını, aşkıma saplayan zarif sevgilim ! Direnemem yeterki sen al bu zalimi acımasız cihandan ! İstiyorum , divane gibi istiyorum. Çünkü bu zehirli sıcaklık derinime hafif hafif yayıldı. Özgürlüğümdü bu kahharlığına tâbi olduğum ihtişam. Bu sefil adama , hırçın zemherinin dumanların da yükseldiği verilmiş en büyük servetti , en büyük…