• Destek
  • Üye Ol
  • Yazar Girişi
  • Abone Ol
0 553 423 00 17 kibelekulturs@gmail.com
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
No Result
View All Result
Home Öykü

Zeytin Ağacı / Çilem Kılıç

iremin_kitapdunyasi by iremin_kitapdunyasi
23 Ağustos 2025
in Öykü
0
Zeytin Ağacı / Çilem Kılıç
0
SHARES
14
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter

Ben, bin yıllık bir zeytin ağacıyım. Köklerim bu taşlı Ege toprağına sıkıca sarıldı, dallarım gökyüzünü yüzyıllar boyu selamladı. Rüzgâr bana farklı dillerde şarkılar fısıldadı; çünkü nice medeniyetler geçti bu topraklardan. Ben hepsine tanıklık ettim.

İlk gençliğimde, güneşin altında ter döken bir İyon köylüsünün ellerindeydim. Zeytinlerimden çıkan yağ, onların lambalarını aydınlattı. Yüzyıllar sonra roma askerleri gövdemde dinlendi, zırhlarının parıltısı hala gözlerimin önünde. Bizanslılar dualar etti yanımda, Osmanlı köylüleri türküler söyledi. Her birinin gülüşü, hüznü, umudu gövdemin çatlaklarında saklıdır.

Şimdi size bütün hayat hikayemi anlatacağım; çünkü bin yıldır yaşadıklarım ve sonunda başıma gelenler tarihe not düşsün istiyorum.

Ben daha genç bir fidanken, bu topraklarda beyaz taşlardan yapılmış evler vardı. İnsanlar bana “elaia” derdi. Gözleri deniz mavisi, elleri nasırlı köylüler, dallarımdan topladıkları zeytinleri taş havanlarda ezerdi. O yağ, lambalarını aydınlatır, sofralarını doyururdu. Çocuklar gövdemde saklambaç oynar, kadınlar zeytin dallarıyla saçlarını süslerdi.

Bir gün kıyıya büyük gemiler yanaştı. Yelkenleri rüzgârla şişmiş, gövdeleri bronzla parlayan gemiler…Uzaktan gelen tüccarlar amforalara doldurulmuş zeytinyağını taşıdı. Benim meyvem, sadece bu köyün değil, uzak diyarların da ışığı oldu. O gün anladım ki, köklerim burada olsa da dallarım dünyanın dört bir yanına uzanıyordu.

Yüzyıllar aktı, gövdem kalınlaştı. Dallarım göğe daha çok uzandı. Bir gün ağır adımlarla gelenler oldu: miğferli, mızraklı, disiplinli askerler…Romalılar. Gölgemde oturup ekmeklerini ve zeytinlerini paylaştılar. Bir asker, bana sırtını yasladı, başını göğe kaldırıp “Bu ağaç, bizim imparatorluğumuz kadar güçlü” dedi. Zeytinlerimden çıkan yağ yalnızca lambaları değil, hamamları da aydınlatıyordu. Roma villalarının mozaiklerinde, zeytin dallarının desenlerini gördüm. Benim dallarım, onların zafer törenlerinde taçlara dönüştü.

Ama her zaferin ardında hüzün saklıydı. Bir gün bir lejyoner gövdeme hançerini sapladı; öfkeli bir kavganın ortasında bana da pay düştü. O yara kabuğumda hala iz olarak durur. Yine de ölmedim. Çünkü ben bin yıl yaşayacak bir ağaçtım, onların gölgesi gelip geçti, ben köklerimle sımsıkı tutundum toprağıma.

Roma’nın görkemli alayları çoktan unutulmuştu. Toprak daha sessiz, daha ağırbaşlı bir çağa girmişti. Üzerimdeki dallar daha geniş, gölgem daha derindi artık. Bu kez yanımda rahipler belirdi; koyu renk giysileri içinde ellerinde haçlarla dua ettiler. Zeytinimden çıkan yağ kilisenin kandillerinde yanıyordu. O ışık, taş duvarlı mabetlerin içinde ikonaların yüzlerini parlatıyordu. Bir rahip bana dokunurken “Bu ağaç kutsaldır, Tanrı’nın bereketidir” diye fısıldadı. O an anladım ki, artık sadece yiyecek ve ışık değil, inancın sembolü olmuştum. Gölgemde hastalar şifa bulmak için dua ettiler, kadınlar doğacak çocukları için dilekler diledi. Bir gün küçük bir çocuk yanıma gelip kabuğumdan kopan parçayı cebine koydu. Onu tılsım sandılar; belki de öyleydi. Çünkü ben artık insanların gözünde yalnızca bir ağaç değil, geçmiş ile gelecek arasındaki bir köprüydüm.

Yüzyıllar ilerledi, imparatorluklar yine değişti. Bu kez gölgeme fesli, şalvarlı köylüler oturdu. Ellerinde bağlamalar, dillerinde türküler vardı. Zeytinlerim toplanırken kadınlar maniler söylerdi:

“Zeytin dalı sallanır,

Gönül yâri aranır…”

Benim meyvem. Taş dibeklerde ezildi; çıkan yağ, bakır tavalarda yemeklere tat kattı. Kış gecelerinde evler benim ışığımla aydınlandı. Gölgemde çocuklar güreş tuttu, nineler torunlarına masallar anlattı. Bir seyyah, gövdeme dokunup defterine not düştü: “Bu ağaç asırlıktır, köyün hafızasıdır.” O gün, insanların gözünde artık sadece ekmek kapısı değil, köyün kalbi olmuştum. Ama acı günler de gördüm. Savaş haberleri geldiğinde erkekler gölgemde vedalaştı. Kimisi geri dönmedi. Ben onların adımlarını, son bakışlarını hala köklerimde hissederim.

Bir sabah sert bir rüzgâr esti, gövdemin çatlaklarına hüzün doldu. Uzaktan denizden gelen gemileri gördüm: yabancı bayraklar, yabancı askerler…Köyün sessizliği bozuldu. İnsanlar korkuyla evlerine çekildi. Gölgeme bu kez yabancı askerler oturdu; dillerini anlamıyordum, ama gözlerindeki sertliği gördüm. Çizmeleri toprağıma iz bıraktı, tüfekleri dallarımın arasında parladı. Köyün çocukları artık gölgemde koşup oynamıyordu; korkuyla annelerinin arkasına saklanıyordu. Bir gün genç bir köylü yanıma gelip gövdeme sarıldı. Dudaklarından şu sözler döküldü: “Dayan anaç ağaç, biz de dayanacağız.” O genç, kısa süre sonra dağlara çıktı. O günden sonra gölgemde fısıldaşmalar, gizli buluşmalar oldu. Çeteler, yiyeceklerini paylaştı; umutlarını da. Ben, işgalin karanlığını gördüm. Ama aynı zamanda insanların gözlerindeki özgürlük ateşine de tanıklık ettim. Ve biliyordum ki, benim gibi onlarda köklerinden kopmayacaktı.

Yıllar süren karanlık günlerden sonra bir sabah köyde bambaşka bir rüzgâr esti. Bu kez çizmelerin sesi değil, sevinç çığlıkları duyuldu. İnsanlar evlerinden çıktı, gövdeme sarıldı, dallarımdan kopardıkları zeytinleri birbirine ikram etti. “Özgürüz!” diye haykırdılar. O an toprağımda yeniden hayat filizlendi.

Cumhuriyetle birlikte köyde yeni bir düzen kuruldu. Çocuklar okula gitmeye başladı; defterlerini gölgemde açıp ders çalıştılar. Öğretmenler zeytin dalını barışın sembolü diye anlattı. Benim meyvelerimden alınan yağ hala sofralara ışık ve bereket taşıyordu, ama artık üzerimde başka bir gurur da vardı: hürriyetin tanığı olmak. Yaşlı bir adam gövdeme yaslanıp şöyle dedi:

“Biz geldik, geçtik; nice devletler çöktü, nice imparatorluklar yıkıldı. Ama sen zeytin ağacı, hala buradasın. Sen bizim hatıramızsın.”

Yüzyıllar aktı, benim gövdem daha da buruştu, dallarım daha da ağırlaştı. Köy değişti: kerpiç evlerin yanına beton yapılar dikildi, eski harman yerleri suskunlaştı. Gençler şehirlere göç etti, tarlalar sessizleşti. Yalnızca yaşlı eller hala sabahın ilk ışığında dallarıma uzanıyor, zeytinlerimi topluyordu.

Bir sabah, kuş cıvıltıları yerine, ağır iş makinalarının homurtularını duydum. Köy yolundan sarı iş makineleri bana doğru geldi; koca demir kollarıyla toprağı parçalamaya hazırlanıyordu. Ama bu sefer yalnız değildim. Gölgemde büyüyen köylüler, kadınlı erkekli, genç yaşlı, etrafımda toplandı.

“Bu ağaç bin yıldır burada!” diye haykırdılar.

“Bizim hafızamız, bizim ekmeğimiz, bizim geçmişimiz!”

İş makinaları yaklaştıkça köylüler gövdeme sarıldı. Kimi dallarıma tırmandı, kimi köklerimi siper etti. Çığlıklar, gözyaşları, beddualar birbirine karıştı. Ama makinaların gücü insandan büyüktü. Demir kancalar gövdeme geçti, zincirler köklerime sarıldı. Ben toprağa tutunmak için var gücümle direndim. Bin yıl boyunca nice fırtınaya, nice savaşa karşı ayakta kalmıştım. Ama bu kez düşmanım rüzgâr değil, ateş değil: insanın kendi açgözlülüğüydü. Toprak çatladı, köklerim bir bir koptu. Köylülerin çığlıkları arasında devrildim. Gövdem yere düşerken dallarımın kırılışına gökyüzü bile ağladı; bulutlar ağırlaştı. Yağmur başladı. Yüzlerce yılın hatırasını taşıyan köklerimi paramparça edip, kamyon kasasına sıradan bir odun yığını gibi attılar. Son nefesimde fısıldadım:

“Şimdi biliyorum ki bir daha filiz vermeyeceğim. Bana dokunan elleri, dallarımda yankılanan kahkahaları, yapraklarımdan süzülen rüzgârı da beraberimde götürüyorum. Artık demirin dişlerinde susuyorum. Ne gölge vereceğim ne de sofralara bereket taşıyacağım. Beni söktünüz ama ölen ben, eksilen siz oldunuz!”

 

 

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
Previous Post

Bugün / İrem Alkuş

Next Post

Aşk İki Yüzlüdür / Leyla Güven

iremin_kitapdunyasi

iremin_kitapdunyasi

Next Post
Aşk İki Yüzlüdür / Leyla Güven

Aşk İki Yüzlüdür / Leyla Güven

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

No Result
View All Result

Hakkımızda

Kibele Kültür Sanat Logo

Kibele Kültür Sanat

Merhaba sevgili okur.

Mitolojide Tanrıların anası olarak bilinen Tanrıça Kibele’nin anaç, üretken, hayatın devamını sağlayan özelliklerinin uğruna inandık. Ve onun adını kullanıp Kibele Sanat olarak edebiyatta biz de varız dedik. Edindiğimiz misyonla amacımız; bizden önceki kalem ustalarımızın bayrağını, gelecek kuşaklara ulaştırmak. Çünkü edebiyat dünya tarihini içinde barındıran devasa bir ansiklopedidir… Devamını Oku

Arşivler

  • Ağustos 2025
  • Temmuz 2025
  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Eylül 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Aralık 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023

Kibele Kültür Sanat Logo

Kategoriler

  • Anlatı
  • Araştırma
  • Deneme
  • Genel
  • Hakkımızda
  • İnceleme
  • Kitap İncelemeleri
  • Masal
  • Öykü
  • Roman
  • Röportaj
  • Şiir
  • Sinema
  • Sizden Gelenler
  • Söyleşi
  • Tiyatro
  • Yeni Çıkanlar

Son Yazılar

  • (başlıksız)
  • Aşka Yenilmek,Kendine Doğmak / Sude Kaya
  • Aşk İki Yüzlüdür / Leyla Güven
  • Zeytin Ağacı / Çilem Kılıç
  • Bugün / İrem Alkuş

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.

KİBELE Abone
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.