Yaşam, aşk ve sanat için yeterince uzun değil. (W.S.M.)
Oyunları, romanları, öyküleri, gezi yazıları ve denemeleriyle dünya
yazınında kendine özgü bir iz bırakan William Somerset Maugham
İrlanda kökenli hukukçu bir aileden gelen babasının görevli bulunduğu
Paris’te 29 Ocak 1874’de dünyaya geldi. Babası İngiltere’nin Paris
Büyükelçiliği’nin hukuk işlerini de yürüten bir avukattı. Maugham’ın
biyografisini yazanlar onun doğum yeri olarak sadece Paris’i değil, Paris
içindeki bir yeri de belirtmeye özen gösteriyor, çünkü bu yer bir sağlık
kuruluşu ya da bir ev değil, İngiltere Büyükelçilik binasında
oluşturulmuş bir doğum kliniği. Öyküsü ilginç: Maugham’ın ailesi
bebeklerinin İngiltere toprağı sayılan Büyükelçilik alanı içinde
doğmasını istemiş, çünkü o yıllarda geçerli olan bir Fransız yasasına
göre yabancıların Fransa sınırları içinde doğan çocukları Fransız
vatandaşı sayılacak ve üstelik erkek çocuklar askerlik hizmetine
girmekle yükümlü olacaklarmış. Anne-baba Maugham’ın doğacak
çocuklarının söz konusu yasaya bağımlı olmasını istemedikleri
anlaşılıyor.
Küçük William ailenin dördüncü çocuğuydu. Kendisinden hayli
büyük üç ağabeyi İngiltere’de yatılı okullarda bulunduğundan William
Paris’teki evinde on yaşına dek ailenin tek çocuğuymuş gibi büyüdü.
Sekiz yaşındayken annesini, ondan iki sene sonra da babasını yitirdi.
İngiltere’ye rahip amcasının yanına gönderildi. Yakınlarının söylemiyle
‘Willie’ için amcasının evi on yaşındaki bir çocuğun beklentilerini
karşılamadı. Amcası Henry ve Alman kökenli eşi Sophie çocuksuz
olmalarına karşın talihsiz yeğenlerine sıcak bir yuva ortamı
sunamadılar. Çok geçmeden Canterbury’deki King’s School’a
gönderdiler onu. Akranlarına oranla daha kısa olan boyu, Paris’te
edindiği Fransızcasının yanında kırık kalan İngilizcesiyle okulda alay
konusu oldu, itilip kakıldı, çekinik ve savunmasız kaldı. Bu dönemde
başlayan kekemeliği yıllar boyu sürdü.
Sorunlu okul günlerine 1889’a kadar dayanan Willie amcasının
evine dönmedi. Sophie’nin önerisiyle Heidelberg Üniversitesi’ne gidip
Alman dili ve edebiyatı öğrenimine başladı. Burada tanıştığı,
kendisinden on yaş büyük ve çevresinde eşcinsel olarak tanınan John E.
Brooks ile kurduğu ve hızla gelişen ilişki ona yeni ufuklar açtı.
Brooks’un verdiği cesaretle yazmaya başlayan genç Willie
Heidelberg’de ikinci yılına başlayamadan İngiltere’ye geri çağrıldı.
Amcası onun bir an evvel anayurdunda bir meslek edinmesine yönelik
eğitim görmesini istiyordu. Onun kendisi gibi bir din adamı olmasını da
istemişti ama Willie o yönde bir eğilimi bulunmadığını açık etmekte
gecikmedi. Sonunda mesleki uğraş olarak ailesinde gelenek haline
gelmiş olan hukuk alanını da dışlarken doktor bir dostunun önerisini
benimseyen amcasının gönlünü etmek adına Londra’nın Lambeth
semtindeki St. Thomas Hastanesi’nin Tıp Okulu’nda başladığı
öğrenimini 1897’de tamamladı. Kendisine tıp doktoru unvanını veren
diplomasını hiç kullanmamak üzere rafa kaldırırken ilk romanını
yazmıştı bile: Liza of Lambeth.
Romanın gördüğü ilgiden destek alan Maugham doktorluk
mesleğinden tamamen uzaklaşarak yazmayı yaşamının tek uğraşı
olarak belirledi ve ölümüne dek sürdürdüğü yazarlığını 32 oyun, 19
roman, 100’ü aşkın öykü ve bunlara ek gezi, deneme ve eleştiri
kitaplarıyla taçlandırdı.
Dönemin en popüler yazarlarından biri olarak kitap satışlarından,
sahnelenen oyunlarından, roman ve öykülerinin radyo, TV ve
beyazperde uyarlamalarından elde ettiği gelir zenginler sınıfına
girmesini ve sık sık uzak diyarlara seyahat etmek başta olmak üzere
dilediğini yapma, gönlüne göre yaşama ve harcama yapma özgürlüğünü
sağladı ona. Biyografilerinden anladığımıza göre Maugham daha iyi
koşullarda yazabilmek için, uğraşından gelir etme konusunda Çehov’u
örnek alarak tiyatroya öncelik vermiş ve bunun karşılığını almış
görünüyor. Çünkü ilk başarısı Lady Frederick’den (1907) sonra, iki yıl
bile geçmeden Londra tiyatrolarında aynı sezonda dört oyununun
sahnelendiği belirtiliyor.
Otuz üç yaşında ulaştığı varlıklı yaşamının dışa yansıyan bir örneği
Yazar’ın 1927’de satın aldığı, Fransız Riviera’sının incilerinden Villa
Mauresque’dir. Villa’nın eski sahibi uzun yıllar Fas’da görev yapmış bir
din adamıydı. Maugham özellikle ismi, bazı yapı ve dekorasyon
özellikleri Fas’ı çağrıştıran Villa’nın ismini değiştirmeye gerek
görmemişti. Villa Mauresque Maugham’ın yaşam tarzının simgesi ve
dönemin ünlülerinin buluştuğu, partilerin verildiği sosyetik bir mekân
olarak gazetelerde sıkça boy gösteriyordu. Villa’da 13 hizmetli görev
yapıyordu. Maugham Villa’sında erken bir kahvaltı ile geç bir öğle
yemeği arasında yürüttüğü verimli çalışma düzeninden hoşnuttu.
Savaş Yılları
Maugham’ın yaşamından iki dünya savaşı geçti. Birincisinin başında,
1897’den beri yazdığı 13 oyun ve 8 romanla ününü pekiştirmiş
bulunuyordu. Savaş başladığında kırk yaşında olduğundan ülkesi adına
savaşa katkısı gönüllü olarak seçtiği ambülans şoförlüğü oldu. İngiliz
Kızılhaç’ı saflarında Fransa’da görev yaptı. Bu görevi sırasında tanıştığı
Amerikalı Gerald Haxton’la kurduğu kafa ve gönül yoldaşlığı iki savaş
arası yıllarda Villa’da ve yolculuklarda teklifsiz dost-sekreter ilişkileri
çerçevesinde Haxton’un İkinci Savaş’ın sonuna doğru Amerika’da
1944’de zatürreden ölümüne kadar sürdü.
Maugham’ın Birinci Dünya Savaşı’ndaki daha ciddi ve aktif görevi
İngiliz Gizli İstihbaratı’nın (Secret Intelligence Service = SIS, daha sonra
MI6) bir ajanı olarak Cenevre’ye gitmesiyle başladı. Bu dönemde
edindiği bilgi ve anılar savaştan sonra yazacağı casus öykülerinin
malzemesini oluşturdu. Bunlardan kotarılan kitap ismini öykülerin ana
karakterinden alıyordu: Ashenden: Or the British Agent. Bu görevin
gerektirdiği yolculuklar özellikle İngiliz kolonilerinin bulunuğu
denizaşırı topraklar ve oralarda karşılaştığı kişiler başta öyküleri için
olmak üzere Yazar’a bol malzeme sağladı. Savaş sürerken patlak veren
Rus Devrimi’nde Bolşevikler’in Rusya’yı savaştan çıkarma girişimlerini
önlemek amacıyla SIS’in Petrograd’a gönderdiği ajanlardan biri de
Maugham’dı.
İkinci Dünya Savaşı başladığında Maugham Villa’sındaki verimli ve
görkemli yaşantısını sürdürüyordu. Haxton yanındaydı. Villa’daki yakın
birliktelikleri Capri Adası’ndaki partilerde de sürüyordu. Ada’nın parlak
bir figürü olan Brooks 1929’daki ölümüne dek onlara eşlik etmişti.
Haziran 1940’da Fransa teslim olduğunda Maugham sevgili
Villa’sından ayrılmak zorunda kaldı. Naziler’in yasaklı kişiler listesine
alındığını biliyordu. Kömür taşıyan bir gemiye binip kaçar gibi, zor
koşullarda İngiltere’ye geldi. Bu arada Amerikan vatandaşlığına
güvenen Haxton Villa’da kalmış ve Amerika’ya gitmeden önce Villa’daki
değerli şeyleri elinden geldiğince güvence altına almıştı. Bunların
arasında Yazar’ın Renoir, Gauguin, Matisse ve Picasso gibi ressamların
yapıtlarından oluşan tablo koleksiyonu da vardı. (İzleyen yıllarda
Yazar’ın edindiği diğer tablolarla birlikte bu koleksiyon 1962’de açık
arttırmayla 1,5 milyon dolara satılacaktı.)
Maugham İkinci Dünya Savaşı yıllarını New York’da, Amerikalı
yayımcısının kendisini konuk ettiği güzel bir evde bildik alışkanlığına
sadık kalarak sürekli yazmakla geçirdi. Sondan bir önceki romanını
orada tamamladı. (The Razor’s Edge.) Savaş’ın sonunda, yüreğinde yitik
Haxton’un hüznü, Fransa’ya, yani Villa’sına dönmeden önce 1946
sonuna dek Londra’da kaldı. Kendi adını taşıyan bir ödül oluşturdu.
Somerset Maugham Award 35 yaşın altındaki İngiliz vatandaşlarının
yazdığı kurgusal veya kurgu dışı yapıtlar ve şiirler için Yazarlar Derneği
tarafından verilmek üzere tasarlanmıştı. Fransa’ya ve savaşta şarap
mahzenine kadar yağmalanıp hasar gören Villa’sına döndükten ve
gerekli gördüğü onarımı yaptırdıktan sonra olağan çalışma düzenine
dönüp son romanı Catalina’yı tamamladı. (1948.) Bazı öykülerinin
sinema uyarlamaları ve senaryoları üzerinde çalıştı ve böylece yazının,
tiyatronun yanı sıra sinema alanında da tanındı. Villa’da yalnız değildi;
Haxton’dan kalan yalnızlığı yeni bir erkek sekreter dolduruyordu.
Evliliği
Maugham katıldığı yemek davetlerinden birinde tanıştığı Syrie
Wellcome ile yolculuklarından arta kalan zamanlarda ilişki yaşamaya
başladı (1914.) Syrie evliydi, ama zengin kocasından resmen ayrı
yaşıyordu. Bu nedenle Syrie’nin 1915’de dünyaya getirdiği kız
çocuğunun babasının Maugham olduğu kesindi. Fakat Maugham
Elizabeth (Liza) adını verdiği kızına 1917’ye, yani Syrie’nin 1916’da
boşanıp kendisiyle evlenene dek soyadını veremedi. Huzursuz savaş
yılları, Maugham’ın SIS görevleriyle ilgili yolculuklarının getirdiği
ayrılıklar, dolayısıyla uzun süreli yalnızlıklar çiftin birlikteliğini olumsuz
etkiledi. Yakın çevrelerinden bir kişi evlilikleri hakkında şunları
söylemişti: “Syrie bu evliliği yaptığında çocuğu için bir babaya, varlıklı
ve ünlü bir yazar olan bir kocaya sahip olduğuna inanıyordu.
Maugham’ın tek beklentisiyse oyunlarından sonra verdiği partileri
şenlendirecek cana yakın, alımlı bir ev sahibesi ve sosyal yaşamın
gerekleriyle uyumlu bir eşti.” Ne yazık ki çiftin ortak değil, bireysel
düzeyde sürdürdükleri bu evlilik ayrılıkların yanı sıra uyumsuzluk ve
mutsuzlukların yaşandığı yılların sonunda Maugham’a epey pahalıya
patlayan bir boşanmayla son buldu. (1929.) Yine ne yazık ki
Maugham’ın kızıyla olan ilişkisi de belki yine ayrılıkların sonucu,
normal bir çizgide gitmedi. Biyografi yazarları Maugham’da kızına karşı
sevecen bir ilgi izine rastlanmadığını ve yetişkinlik çağına geldiğinde
Liza’nın babasının erkek arkadaşlarından hoşlanmadığından söz ettiğini
belirtiyor. Hangisi kusurlu olursa olsun baba-kız ilişkisinin hiç iyi
yürümediği iş miras konusuna dayandığında daha iyi anlaşılıyor.
Maugham son erkek sekreterini evlatlık edinip mirasının onunla kızı
arasında bölünmesini kabul edecek kadar ileri gitmiş, ancak Liza’nın
başvurusu üzerine mahkeme buna olanak tanımamıştı. Benzer
talihsizlikler tablo koleksiyonunun satışı sırasında da yaşandı.
Maugham düşme sonucu oluşan sorunlardan dolayı kaldırıldığı
hastanede, Nice’te, 91 yaşında yaşama veda etti. (15 Aralık 1965.)
Bedeni yakıldıktan iki gün sonra külleri anayurdunda ilk öğretimini
gördüğü King’s School’daki Maugham kitaplığının dış duvarının dibine
gömüldü.
Yapıtları
Maugham’ın yazın dünyasındaki başarısını öncelikle tiyatro alanında
kazandığı kabul edilmektedir. 1902’den 1953’e dek 32 oyun yazdı.
Sahnelerde en çok süre alan oyunları arasında Lady Frederick, Jack
Straw, Our Betters, The Constant Wife, East of Suez, The Circle ve
Sheppey sayılabilir. Öyküleri arasında bulunmasına karşın sahneye
uyarlanan Rain 1921/22’de Broadway’de 648 kez oynanmış ve bu
sayıyla bütün oyunlarını geride bırakmıştı.
Yazarlığı doktorluğa yeğ tuttuğu günlerin ilk ürünü olan Liza of
Lambeth (1897) ile başladığı romancılığını 1948’de Catalina ile
noktalayan Maugham arkasında 19 roman bıraktı. Okur beğenisi,
dolayısıyla baskı/satış ölçütlerine bakıldığında romanları arasında Of
Human Bondage (1915), The Moon and Sixpence (1919), The Painted
Veil (1925), Cakes and Ale (1930) ve The Razor’s Edge (1944) öne
çıkmaktadır. Bu romanların başarısı beyazperdeye de yansımış ve
zamanın ünlü oyuncularının rol aldığı bazıları 2-3 kez filme çekilmişti.
Günümüze daha yakın olanlardan söz edecek olursak ‘Of Human
Bondage’ın 1964 versiyonunda Kim Novak ile Laurence Harvey, ‘The
Painted Veil’in 2006 yapımında Edward Norton ile Naomi Watts
oynamıştı. Yazar Of Human Bondage için şunları söylemiş: “Of Human
Bondage’ın en iyi romanım olduğu yolundaki ortak görüşe ben de
katılıyorum. Bir yazarın sadece bir kez yazabileceği türden bir kitaptır o.
Zaten yazarın da sadece bir yaşamı vardır. Fakat en beğendiğim romanım
Cakes and Ale’dir. Yazarken çok eğlenmiştim.”
Büyük bir okur ve eleştirmen kitlesi Maugham’ın daha çok öykü
alanında sivrildiği görüşündedir. Zamanın geleneğine ayak uyduran
Yazar öykülerini önce tanınmış dergilere gönderiyor, yeterli sayısal
birikim oluştukça uygun gördüğü seçki başlıkları altında
kitaplaştırıyordu onları. İlk öykü kitabı 1898 baskılı Orientations’ı
aradaki yedi seçkiden sonra 1947’de yayımladığı Creatures of
Circumstance seçkisi izledi. Yukarıda sözünü ettiğimiz, Gizli Servis
ajanlığı döneminin ürünü olan Ashenden seçkisini 1927’de
yayımlamıştı. Bu kitabın Yazar’ın çağdaşı Ian Fleming’i etkilediği ve
James Bond dizisine esin sağladığı söylenir. Maugham’ın gedikli
yayımcısı Heinemann’ın 1951’de üç ciltte yayımladığı ‘The Complete
Short Stories’ derlemesinde 92 öykü yer alıyordu.
Seçki kitaplarının yukardakilerle sınırlı kalmadığı kuşkusuz.
Muhtelif yayımcıların ve editörlerin beğenilerine göre Yazar’ın
ölümünden önce ve sonra onlarca seçki yayımladıkları görülüyor.
Bunların arasında seçkin İngiliz yayınevleri Pan ve Penguin’in ‘Collected
Stories’ öykü ciltleri öne çıkıyor.
Romanları gibi öykülerinden bazıları da sahneye, televizyona ve
sinemaya uyarlandı. Bunlardan en önemlisi tiyatro versiyonunun
Broadway’de başarı kazandığını belirttiğimiz Rain öyküsünün, ana
karakterinin ismiyle Miss Sadie Thompson’un 1953 yılındaki
beyazperde uyarlamasıydı. Başrolde zamanın ünlü yıldızlarından Rita
Hayworth oynamıştı. Diğer önemli bir sinema olayı da her birinin üç-
dört öykü uyarlaması içerdiği Quartet, Trio ve Encore isimli filmlerdi.
(1948, 1950, 1951.) Yapıtlarının yazın dışındaki medyada yer alması
yönünden Maugham’ın en verimli yazar olduğu kabul edilir.
Diğer yazı türleri arasında Yazar’ın öykülerinin ham maddesinin
izlerine bolca rastlanan On A Chinese Screen, Don Fernando, My South
Sea Island ve The Gentleman in the Parlour isimli gezi kitapları,
okuduğu kitaplar hakkındaki görüşlerini dile getirdiği The World’s Ten
Greatest Novels ve Fifty Modern English Writers, Books and You, The
Writer’s Point of View isimli deneme kitapları ve Summing it Up başlıklı
otobiyografisi sayılabilir.
Dilimizde Maugham
Maugham’ın yapıtlarının dilimizde 1940’lı yılların başından itibaren
oyun çevirileriyle önce tiyatro alanında yer aldığı görülmektedir. MEB
Devlet Konservatuarı Yayınları arasında yayımlanan, bazılarının ismi
oyunun özgün ismiyle uyuşmayan oyunlar saptayabildiğimiz kadarıyla
şunlar: Ekmek Elden, Çember, Sheppey, Kutsal Alev, Yüksek Sosyete,
Bayan Dott, Oyun, Sadık Zevce.
Romanları arasında dilimizde yayımlananlar yine
saptayabildiğimiz kadarıyla şunlar: Of Human Bondage çevirileri:
İnsanın Esareti, Hayatın Esiriyiz ve Hayat Hüzünleri; The Moon and
Sixpence çevirileri: Ay ve Altı Peni, Aya Doğru; The Painted Veil
çevirileri: Boyalı Peçe, Renkli Peçe; The Razord’s Edge: Şeytanın
Kurbanları; The Magician: Sihirbaz; Up at the Villa: Bir Gecelik Aşk
Yeter; Narrow Corner: Yaşama Korkusu ve Christmas Holiday: Noel
Tatili.
Öykülerinin dilimize kazandırılmasında emektar Varlık
Yayınevi’nin öncülük ettiğini görüyoruz. Her biri üç ile altı öyküden
oluşan seçkilere öykülerden birinin adı veya işlediği konuyla uyumlu bir
isim verilerek 1950’li yıllarda cep formatında yayımlanan bu
seçkilerden saptayabildiklerimiz şunlar: Yağmur, Malezya Tılsımı, Talua
Kralı, Büyülü Adalar, İspanyol Havası, Tehlikeli Geçit, Crosbie Davası ve
Cumhuriyet Gazetesi’nin yayımladığı Pasifik Öyküleri. Çeviri öykülerin
çoğuna verilen isimlerin özgün isimleriyle uyuşmadığı görülmektedir.
Yazar’ın öykülerinden birine (Bay Çokbilmiş) Kibele Dergi’mizin
Haziran sayısında yer verilecektir.