Dışarıdan gelen mis gibi beyaz sabun kokusunu içime çekerek ve sesleri birbirine karışan çocukların gürültüsünün geldiği yöne doğru, penceremden bakarak izliyorum, çiçekli şalvarlarıyla kadınlar, rengârenk motifli halılarını kapı önlerine yayarak, hınç alır gibi tokatlayarak yıkamaya girişmişler. Tulumba çekerken çıkan ses, faşır faşır su sesine karışıyor, az ileride fırçanın ucuyla halının üzerinde biriken köpükler gel git yaparak dans ediyorlar, çıkan kirler halının boyalı sularına karışmış kaldırım taşlarının arasından yol yapmış akıyor. Genç kadının;
“Oğlum kalksana” diye bağıran sesine, köpüklerle çok eğlenen çocuklar umursamadan gülerek cevap veriyorlar, kadınlar kan ter içinde, belli olmaz bir şaplak gelir az sonra. Bayramda evlere, bahar kokusu yayılacak, beyaz badana çekilen duvarların pencerelerindeki perdeler sırada yıkanmayı bekliyor. Döşeme tahtaları Arap sabunuyla fırçalanır, kuruyan halılar üzerine serilir, yerdeki şiltelerin çiçekli kumaşları sökülüp yıkanır, içlerindeki yünler güneşe serilip havalandırılır.
Bu işleri yaparken gece de kadınlar küçük çocuklarına yelek, kazak, elbise gibi neye ihtiyaç varsa onları iki şişle örüp bayrama yetiştirmeye çalışırlar. Kollarının ağrısıyla ah! Of! Sesleri çıkararak. Kalın perdelerin kuruması beklenirken arada komşularla toplanılır.
Sobadan çıkan odun kokusunu, üzerinde demlenen çayın kokusu bastırır, ağız tadıyla köpürterek çaylar içilirken, sohbetin tadına da doyum olmaz. Bayram gelsin artık evler odalar hazır, tatlılar yapıldı tel dolaplara kondu. Bayram şekerleri cam, porselen tabaklara dolduruldu. Artık dinlenme zamanı.



