Martin ve Alana uzun zamandır e-mail üzerinden görüşüyorlardı. Sonunda buluşmak istediler.
Martin’in evi sahile yakın ve düz giriş bir villaydı. İki katlıydı. Alana bir apartman dairesinde çalışmalarına devam ediyordu, evi de apartman dairesiydi. Martin zengin duruyordu ancak Alana Martin’i zengin olduğu için değil, kalbinden bir çiçek koptuğu ve her buluşmaya çiçekle geldiği için seviyordu.
Buluştukları yer sahildi. Parkta banklara oturdular. Martin bir içki almıştı eline. Alana yanına dayandı. Ona bazı gerçekleri anlatmak istedi.
- Martin ailemi kaybettim. Seni çok severek andı son dakika ölürken annem. Ona git, ona söyle diyerek bana çeşitli nasihat verdi.
- Aileni kaybettiğini polisten öğrenmek istemezdim. Ancak öğrendim. Sana kızgınım. Sen beni aramadın, cenazede diğerlerini incelememe izin vermedin.
- Neden şüpheleniyorsun?
- Biri acaba anneni öldürmek mi istedi?
- Yok aslında doğal öldü.
- Öyle mi? Polis başka şeyler anlatıyor, kötü bir kuzen var ve iki üç gün önce gelip bağırmış ve kavga etmiş annenle.
- Neyle ilgili, dur polisi ben de arayayım.
- Yok, sorma ben anlatacağım. Sanırım senin kuzenin üvey kuzen. Sen onunla çıktın mı?
- Hayır çıkmadım ancak seninle çıkmaya başlayınca “Martin’de kim?” diye sordu.
- Sen benim hakkımda kimseye bir şey anlatmasaydın keşke.
- Anlatmadım. “Martin evde” dedim hep, “Bir villada yaşıyor.” Sana geldiğimi söylerdim.
- Annene çok kızmış, sanırım seninle evlenmek istermiş. Annenin tansiyonu çıkmış ve yere yığılınca adam korkmuş ve çıkmış oradan.
- Hmm annem acaba kaç saat sonra ölmüştür?
- Tek sebep de o değil, anneni bulan baban onu sallayıp durmuş. Su atmış ve kolonyayı çok kullanmış.
- Tam bir felaket, babam iki gün ağladı. Çok üzgündü. Kuzen ne oldu acaba? Bir aramam gerek.
- Tamam, adamı ara, adı neydi? Bir Erdal. O telefon görüşmesini ben de dinleyeceğim.
Alana aradı, Erdal telefondaydı, yanında polis var gibiydi.
- Erdal, ben Alana, nasılsın?
- Alana anneni ben öldürmedim. Bayıldı gitti yanımda…
- Tamam demek ki bir iş yok, polisleri gönder
- Evet, polis gidiyor… Martin’in yanında olduğunu hissediyorum. Ona de ki “Sen benimle hiç ilgilenmedin…”
- Tamam, güle güle
Alana’nın gözlerinden yaşlar döküldü. Martin’in omzunda ağladı.
Martin içkiyi bitirdi, bir tane daha almaya gitti. O esnada Alana’nın yanına bir Tan oturdu. Gazeteyi açtı. Sessiz oturuyordu. Alana kalktı, Martin tam dönerken başka banka geçti, Tan eski bir arkadaştı ancak daha Martin’le konuşacakları vardı.
- Ama nereye gidiyorsunuz? Rahatsızlık verdim sanırım.
- Yok, Martin’le işimiz var.
- Peki Alana. Görüşürüz.
- Sen burada mı olacaksın?
- Buradayım…
- Martin’le gtmeyeceğim bu akşam belki, tekrar laflarız.
- Peki
Alana, Martin’le başka banka oturdu.
- Gel, dedi Martin’e. Bir yemek yiyelim.
- Evde yemek yoktu, sen de gelip yapmadın bu defa
- Arkada bir restaurant var, çok ünlü, Hakan Bey restaurant. Gel oraya oturalım. İstersen Tan’ı da çağıralım.
- Hmm Tan nerede?
- O başka bankta
- O seninle gelecek miydi buraya?
- Hayır
- Alana, ben çok adamla işin olduğunu, bir türlü bana konsantre olup sadece benimle görüşmediğini anlıyorum. İşin bitmeden başkalarıyla benimle çıkmasaydın keşke. Senin randevu düzenin ve işlerin yüzünden Ben de yaklaşık iki kadınla daha gönül eğlendiriyorum gibi geliyor. Halbuki bu da tam doğru değil.
- Özür dilerim, ilk defa bu kadar açık sözlüsün. Sevgi ve dostluk açlığı çok olan insanlar mı böyledir? Ben hiçbir zaman başkalarıyla işi bitmemiş bir de senin gibi birinin ilişkilerini sorgulamadım.
- Öyle mi? Sana bir şey söylemek isterim. Seni başta sevdim ancak sonra zor oldu, tartışmayacaksak bütün bu söylediklerimden sonra Hakan Bey’in şu restaurantına oturalım.
- Oturalım, seninle tartışmak istemiyorum. Annemi yeni kaybettim. Anlayışlı davran.
- Tamam, üzgünüm. Ben de sinirlendim, bu arada o Tan mıydı? Bizim gruptan. Makine mühendisi ev aletleri firmasında.
- Ancak nasıl bir iş var bilmiyorum…
- Hmm, bizleri ayırmak isteyen bir kuzen, iki Tan, beş Nihat bulunur…
- Sen yanıldın Martin dedi, Alana
Alana çok sinirlendi. Zaten annesinden dolayı yastaydı. Martin’in yüzüne hafif bir tokat patlattı.
- Ben Martin, olacağı buydu. Nereye Alana? Üzgünsün, gel mutlu olalım.
- Nereye yine?
- Şimdi ben teklifi kabul ettim. Hakan Bey Restaurantına gidiyoruz, sonra eve gidiyoruz, benim villama, senin sıkışık dairene değil. Orada ne olursa olur. Aşk var mı aşk diye sorsana, var var derler…
- Ben çocuk yapamadım hayatımda dedi Alana
- Benimle daha evlenmedin ondan, diğerlerine gitme. Uğraştırma.
- Tamam olur dedi Alana, gülümsedi, herşey tatlıya bağlandı.
Birlikte Hakan Bey restaurantına gittiler. Tan’a güle güle dediler.
- Ne alsak burada dedi Alana…
- Burada konuşalım biraz. Ben makinacıyım biliyorsun. Mühendislik zor iş. Ev aletlerinde çalışmak zor, gel sekreter ol diyeceğim, karımsın.
- Tamam, ben evden alışabilirim. Bir firmam açık.
- Gazetecilik ne alemde?
- Zeka fışkırıyor senden bugün… Gazetecilik aynen devam, gazetede yazıyorum biliyorsun, gün boyu sessiz e-mail atıyordum sana, bunu yapmayacağım artık. Telefon kullanmak gerek.
- Teklifinde ciddi misin? Benimle çalışmak ister misin?
- Bu konuda ciddi olmasam, teklif etmezdim.
- Ben uluslararası ilişkiler okudum, iş az.
- Sen bebeğimi yapar mısın?
Alana, gülümsedi.
Gece sakin geçti, Alana yası unuttu. Villada bir süre zaman geçirdiler. Gece birlikte oldular. Bu ilişki sonunda Alana hamile kalmıştı. Ah, keşke bir yüzük de olsaydı. Martin ayrıldı Türkiye’den iki hafta sonra, dönmemek üzere değildi. Ancak Alana’nın sinirleri bozuldu. Ona küfretti. Hamile olduğundan da bahsetti. Bir evlenme teklifi alacağını sanmıştı.
Martin ayrıldıktan 7 ay sonra Makine mühendisi Tan’ın yolunu tuttu. Tan da villada yaşıyordu. Eski, ailesinden kalma villada hayatını geçiriyordu. Alana kapıyı çaldı.
- Merhaba Tan, ben geldim dedi, kapıda.
Tan kapıyı açtı.
- AA, Alana sen hamile misin? Kaç aylık?
- Hani seninle parkta karşılaştık tam yedi ay önce…Martin’le oturuyordum.
- Ben Martin’le daha fazla görüşmeni istemedim. Anneni kaybettin, Kuzeninle tartıştın. Martin nerede?
- Bıraktı gitti.
- Anlamadım…
- Bıraktı ve Almanya’ya gitti.
- O adamı terk et dedim içimden, duydun mu? Bir de hata yaptın. O gece mi oldu bu?
- Evet
- Vay, be, kader bu artık, kaderdeki görevimi yapmama izin vermedin. Kaçtın gittin. Gel hadi içeri ben Tan.
- Giriyorum dedi Alana.
- Ben yalnızım ve biraz hastayım. Ancak seninle evlenirim. Bunu zavallı bebek için yapacağım.
- Bunu kabul ediyorum.
Alana’nın ailesinden bir babası kalmıştı. O da bavulu toplayıp Almanya’ya gitti. Alana Türkiye diye bir ülkede yapayalnız kalmıştı. Tan’la gün batımında değil, nikah dairesinde evlendiler. Tan çok mutluydu. Bu saatte bebek yapamıyordu. Hem bebeği hem de bir karısı vardı artık.
Bir hafta sonra Alana evde yalnızdı, bebeğini bekliyordu. Kapı çaldı.
- Kimsiniz?
- Ben Martin
Alana güldü. O artık evliydi, Karnındaki bebek onundu ancak Tan vardı. Kapıyı açtı.
- Martin nereden geliyorsun?
- AA, sen hamile misin?
Alana dayanamadı. Adamın suratına bir tokat patlattı.
- Hamile kaldım o gece, sen beni terk etmeden.
- Ne zaman? Hatırlamıyorum.
- Hani annemi kaybettim, Tan da banktaydı, parktaydık.
- Evet, şu Tan, benim bebeğime de mi sahip çıktı şimdi? Ben sana inanmadım.
- Git buradan, şimdi, polisi aramayacağım, bu evi nasıl buldun?
- Bir gün Almanya’da baban ev aletleri firmasını ziyaret etti. Ben çalışırken geldi, zor anladım ne diyor.
- Neden?
- Montajda gürültü vardı.
- Sen ne anladın şimdi?
- Ben anladım ki sen hamileydin. Çocuk da benim. Ancak Tan’la evlendin, ondan baban kızmış Almanya’nın yolunu tutup beni buldu. Söyleseydi, gelirdim.
- Gelemedin, öyle bırakıp gittin, ben 5 kere aradım. Ancak montajdaydın. Telefonda gürültü vardı, bağıranlar, makinalar. Beni geri aramanı bekledim.
- Şimdi ben dönmüştüm. Ancak sen hamile misin anlamamışım. Zaten ben bakamam. Başımda iş var.
- Bunu düşündüm, biraz büyüksün, ondan dolayı bu adamla geçireceğim hayatımı. Sen eski aşk.
- Bebeği de görmek isterim, ancak işlerimden dolayı bana bulaşma Alana. O beni bilsin ancak sadece iki kere anlat.
- Olur dedi Alana.
Çok sinirlendi ve ağladı, ve Martin’i içeri almadı. Alana kapıyı kapattı ve Martin’e elveda dedi. Bağırdı.
- ELVEDAAA!
Martin bir daha ne Alana’yla ne de bebekle hiç görüşmeyeceğini biliyordu. Almanya’ya geri döndü.
Alana Martin giderken pencereden baktı. Martin kıpkırmızıydı. Ağlamıyordu. İçinden ağlıyor olabilirdi. O eski aşk gitti. Bir bebekle bıraktı bu kadını.
Tan akşama ellerinde torbalarla içecek ve yiyecekle geldi. Ve Alana hayat boyu o Martin’den olan bebeğiyle ve iki daha Tan’dan olan bebekleriyle, Tan’la yaşamaya devam etti.