Bir açıdan bakınca fıkra gibiydi, bir Türk, bir Fransız ve bir Koreli. Koreli zaten
uyuyordu boğazını kestiğimde ama Fransız uğraştırdı beni. Telsize gitmesini engellemek için
defalarca bıçaklamak zorunda kaldım. On yıl önce Chicago’da yüzleri de üstlerindeki beyaz
önlükler kadar soluk görünen üç bilim insanı kıyamet saatini gece yarısına getirdiklerinde tüm
dünyanın korkuyla beklediği o kaçınılmaz eşiği aşmıştık artık. 2025’te dünya devletleri bir
araya geldiler ve bitmeyen savaşların ekonomiye ve insanlara verdiği zararları sona erdirmek
üzere bir anlaşma yaptılar. Buna göre dünyadaki nükleer silahların tümünün kontrolü Ay'da
inşa edilecek bir merkezde olacaktı. Böylece hiç bir lider kontrolü kaybedip nükleer silah
ateşleyemeyecekti ama dünya dışı bir tehlike olasılığına karşı silahlar saklanacaktı. BM
üyelerinin oy birliğiyle, onlarca aday arasından seçilmiş 3 bilim insanıydık. Güneş pilleriyle
sonsuz bir enerji kaynağımız vardı ve kendi besinimizi üretebiliyorduk. Nükleer silahlar, üç
kişi aynı anda sisteme girmediği sürece aktive olmayacak şekilde tasarlanmıştı.
Göreve başladığımız son iki yıldır devamlı dünyadaki haberleri takip ediyorduk.
Hiçbir şey değişmiyordu. Cinayetler, tecavüzler ve bitmeyen kötülük. 1995’te ailemin çoğu
Bosna'da katledilirken ya da 2003'te nişanlım şehrin ortasında bıçaklanırken seyreden
insanlığın gelişimi bundan yüz yıl önce geldiği noktada tıkanmıştı. Yeni bir holokost, 66
milyon yıl önceki gibi yeni bir başlangıç gerekliydi.
Diğerlerinden kestiğim parmakları dijital okuyuculara bağladım ve ben de
başparmağımı kendi okuyucuma yerleştirdim, bir kaç adım sonrası ateşle komutu ekranda
belirdi. Bunu yaptıktan sonra uyku kapsülüme gireceğim ve 1000 yıl sonra tekrar uyanıp
dünyaya bakacağım eğer gerekirse bir bin yıl daha uyuyacağım. Ta ki nükleer kış sona erip
yaşam yeniden başlayana dek. Sonra zamanı geldiğinde dünyaya dönüp onlara bilgi ve
teknoloji götüreceğim, bu kez doğru yapmaları için insanlığa kılavuzluk edeceğim.
Ateşle!