Ben Müge Anlı izliyorum, istediğiniz kadar aşağılayın, hiç kaçırmamaya çalışıyorum.
İzlemeye başladıktan sonra Türk toplumu hakkındaki fikrim tamamen değişti. Benim bildiğim küçük çevremden ne kadar farklıymış meğer…Öncelikle Köy hayalim yıkıldı. Hassas detaylara değinmeyeceğim ama çocuklar için çok üzülüyorum.
İki gündür iki kız çocuğunun evden ‘kaçması’ konuşuluyor. Kaçma…Çocuklar 21 yaşında. Biri 13 yaşından beri çalışıyorum diyor, diğeri de gece yarılarına kadar çalışıyorum diyor.
Ama başka hiç bişey yapmalarına izin yok. Gece yarılarına kadar çalışırken çocukları için endişelenmiyorlar ama arkadaşlarıyla yanında 18 yaşındaki erkek kardeşi olmadan çıkamıyor. Kız arkadaşlarıyla başbaşa dertleşebilmesi bile lüks…
Annesi diyor ki biz arkadaş gibiydik. Kızı diyor ki çok baskı vardı. Annesi diyor ki benim babamda bize böyle yaptı, kızı diyor ki o 50 yıl önceydi.
Kızı diyorki tüm maaşımı annem alıyordu, bana harçlık bile vermiyordu. Annesi diyor ki onun için çeyiz alıyordum. Diğer kız diyor ki 13 yaşından beri çalışıyorum, 20.000TL maaş alıyorum bana ayda 200TL veriyorlar. Babası diyor ki ben o zor durumda kalmasın diye ona kartımı bile veriyordum, fedakarlık yapıyordum…
Hem her şeylerine engel oluyorlar, hem de maaşlarına el koyuyorlar…
Babalarından çok korkuyorlar ama babaları aralarının çok iyi olduğunu düşünüyor. Babalarıyla konuşmak istemiyorlar, stüdyoya bile gelmesini istemiyorlar ama Müge Anlı diyor ki evinize dönmeniz lazım. Kafası 50 yıl öncesinde çalışan avukat Rahmi bey atlıyor araya, gelenekler görenekler dönmeniz lazım, diyor.
Kızlar 21 yaşında, 18 yaşında her suçtan yetişkin olarak ceza görüyorsunuz. 18 yaşında milletvekili olabiliyorsunuz. Ama arkadaşlarınızla buluşamıyorsunuz…
Diyorlar ki niye kaçtınız? Sanki onları dinleyen varmış da, sanki çok değer vermişler de, sanki çok baskı yapmıyorlarmış da, sanki çocuklar keyiflerinden kaçmışlar da, soruya bakın, niye kaçtınız?
Kaçmıyorlar, gidiyorlar aslında, yetişkin olmaya çalışıyorlar ailelerin engellerine rağmen. O arkadaş gibi olduğunu söyleyen anne baskı yapmayıp destek olsaydı, birlikte yeni düzenlerine geçerlerdi, adreslerini vermekten korkmazlardı. Bunlar akıllı kızlarmış ya da en azından para kazanabiliyorlarmışlar ki kocaya filan kaçmamışlar. Kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalışmışlar iki arkadaş birbirine yaslanıp. Çok iyi etmişler, bir sonraki aşama ailelerinin buldukları kocaya mecbur kalmak olacaktı gitmeseler. Umarım ne Müge Anlı’ya, ne Rahmi bey’e, ne de annelerine bakmaz, en uzak yere giderler.
Belki de böyle bir toplum olmamızdaki en büyük sorun yanlışlarımızı doğru sanmamızdan geçiyordur. Belki de her tarafta 30-40 yaşında, yetişkin olmalarına izin verilmemiş çocuk kalmış yetişkinlerle ilgilidir sorunlarımız. 50 yaşına gelmiş gelenek, görenek, saygı altından köleleşmiş bir türlü var olamamış insanların çokluğundan geliyor sorunlarımız.
Biz çocuklarımızı bize köle olsunlar diye yetiştirmiyoruz. Onların var olmasına yardımcı oluyoruz diye köleleştirmeye, bizim gibi düşünmeye, bizim gibi inanmaya, bize bakmaya zorlamaya hiç hakkımız yok.
Galiba bu şekilde yaşayan bir toplumdan çok şey beklemeye hakkım yok…