Bir zamanlar, insanlar gerçekten insandı.
Göz göze gelmekten korkmaz, bir selamı esirgemez,
Sokaktaki bir çocuğun üşüdüğünü fark ederdi.
Acıyı hissetmek bir zaaf değil, erdemdi.
Sonra dünya değişti.
Ve biz değiştik.
Bir cenazede bile telefonlarımızı bırakmaz olduk.
Bir çığlık duysak, önce “bana dokunur mu?” diye düşündük.
Adalet diye bağırdık, ama işimize geldiğinde sustuk.
Bir yanda çöpe atılan ekmekler,
Diğer yanda açlıktan kemik sayılan çocuklar vardı.
Ve biz, bu çelişkinin tam ortasında,
Sadece izleyenlerdik.
Vicdanlarımız, en çok ihtiyacımız olan şeyi kaybetti: Utancı.
Ama biliyor musun?
Küller içinde kalmış bir dünya bile,
Tek bir kıvılcımla yeniden alev alabilir.
Belki bir insanlık daha mümkün…
Belki bir gün, bir çocuğun aç kalmasına değil,
Bir insanın birine tokat atmasına değil,
Suskunluğumuza utanırız.
O gün geldiğinde,
İnsan olmak yeniden mümkün olacak.
O güne kadar, sen de yanma.
Vicdanın küle dönmesin.
Daha geç değil.
Çünkü bir insan değişirse,
Dünya değişir.